Alex'in muhteşem bir gol atmasından sonra ağzımdan gayri ihtiyari "oha lan alex" * cümlesinin döküldüğü maçtır. Gol o kadar güzeldi ki, ayağa kalkıp sevinmeyi bile unutmuşum hayranlıktan.
Daha önce rio de janeiro diye dalga geçtiğimiz bir takımda Uğur Boral'ın iki güzel gol ile galibiyeti getirmesi de ayrıca anlamlı ve gurur verici hadiselerden biridir.
Bir diğer enteresan hadise de Edu'nun kendi kalesine attığı golden sonra hissettiklerimdir. Son derece naif bir ruh haliyle ve sevecen bir baba şefkatiyle Edu'ya baktım ve "seni yaramaz, ehi ehi" dedim. Fenerbahçe'nin bu maçı güzel bir skorla kazanacağına maçından başından beri emin olduğumdan, kendi kalesine gol atan Edu'yu da yaramaz ama sevimli bir çocuk gibi görmüş, hafiften içim cız etmiş ama kızamamıştım. Futboldu bu ve böyle şeyler olabilirdi.
Bir Galatasaraylı olarak Fenerbahçe'nin son dönemdeki istikrarı ve mükemmel performansıyla acaip gurur duyuyorum. Bu çocuklar oynuyorlar.
Bundan sonrası için sonuca gidemese dahi, artık o belirli bir başarıyı yakalamış ve çıtayı yükseltmiştir. Elbette gönül istiyor ki Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi şampiyonu olsun. Ama olamasa dahi o bizim gönlümüzdeki şampiyonlar ligi şampiyonudur.