sevilmeyen isimdir. herkes bursa terminalinden bahsetmiş ve aynı kişi musallat olmuş. ben de o tek gözü görmeyen adamdan bahsedeceğim. sene 2006. çaycı ağır ağır avını(müşterisi) ararken. bir anda göz göze gelinir olaylar gelişir:
- çay vereyim mi?
+ hayır.
- çay içer misin?
+ istemiyorum, teşekkürler.
- yeni demlendi. bir tane iç.
+ içmeyeceğim.
- neden içmiyorsun bir tane iç. bak koyuyorum bir tane.
+ istemiyorum koyma.
- öğrenci misin?
+ evet.
- öğrenci çay içer. bak dolduruyorum.
+ param yok içemem.
- senden para isteyen mi oldu ? bak dolduruyorum bir tane. (elinde köpük bardak ve termos)
+ verme işte. param yok.
- senden para isteyen yok. koydum bir tane.
+ verme yahu içmeyeceğim.
- kaç şeker?
+ iki. (o zaman çayı şekerli içerdim.)
- al hadi iç buyur (çayı verir elimize)
birkaç saniye sessizlik.
- buralı mısın?
+ değilim. (buralı olsam seni tanımaz mıydım?)
- memleket neresi?
+ sivas.
- yolun uzun.
+ evet.
- ne okuyorsun?
+ maliye (salladım bölümü)
- iyi güzel.
yine sessizlik...
- sen at bir şeyler.
+ neyi ?
- çayın parası diyorum, at üç beş bir şey.
+ demin bedava diyordun.
- yok mu bozukluk? 1 lira falan?
+ kağıt para var bozulmaz. gerisi hep demir.
- ne kadar var?
+ 45 kuruş var.(hatta o zaman kelimenin başında yeni ifadesi var)
- yok mu başka bozukluk?
+ hepsi bu kadar
- iyi bakalım ver.
+ al abi.
- iyi yolculuklar der ve var mı çay içen diye yeni müşterisini arar. Allem etti kallem etti, çay içmeyecek adamdan parayı aldı gitti. bazı insanlar üniversitede boşuna işletme okuyor. haa tabi ki ben insaniyetlik ettim adama küfrü basıp rest çekmedim. bir daha bana çay satabildi mi? hayır. böyle satıcılığı olanın bir kere şansı olurdu, onda da satışı tamamladı. çoğu yakaladıkları zaten bir daha ya onu görmeyecek ya da gerçekten görmezlikten gelecekti.