Beni satrançtan soğutan bir Stefan Zweig romanıdır. Ancak buradaki soğumanın nedeni romanın kötü olmasından dolayı değil, romanın mükemmel olmasındandır. Roman kısa bir hikaye barındırmasına rağmen mükemmel kurgulanmış, mükemmel bir anlatımla süslenmiştir. Satrancı iyi bilen bir ustanın elinden çıktığı belli bu eser.
Bu romanı okuduktan sonra benim kendi fikirlerim şöyle gelişti., Stefan Zweig satrancı iyi bildiğini göstermenin bir yolunu bu romanı yazarak bulmuştur diye düşünüyorum. Konusu satranç olan bu kadar iyi bir eser dünya üzerinde bir tane daha tanımıyorum. Ayrıca satrancın fazla oynandığında ben de yorgunluk yarattığını bildiğimden sanırım, bu romandan sonra satranç tahtalarına pek yaklaşmayacağım. işin esprisi tabi, biz romanın konusuna geçelim. Eserimiz oldukça kısa bir hikaye barındırıyor bünyesinde.
Hitlerin baskı döneminde uzun süre psikolojik bir işkence ile bir odada çürümeye bırakılan Dr. B'nin bir satranç kitabı hırsızlığıyla başlayan hikayesinde zamanla yalnızlığını satranç ile birlikte yenerek, kendine iyi bir meşgale yaratır. Kitapta yer alan satranç kuramlarını ve eski satranç maçlarını çok iyi bir şekilde ezberler. Zaman içinde kafasının içinde kendi kendine maç yapacak kadar kendini geliştirir. Bir müddet sonra beynini ikiye bölerek siyah ve beyaz rakipler olarak maç yapması onda bir takım sanrıların ortaya çıkmasına neden olur. Sanrılar yüzünden DR. B. Neredeyse aklını yitirmiş bir haldedir. Kendini kontrol edememeye başladığı bir anda kendini kaybeder. Doktor gözetimine alınır. Eski saray mensubu olmasının nüfuzundan da faydalanarak mahkumiyeti son bulur. Ancak doktorunun verdiği tavsiye ile bundan sonra hiç satranç oynamayacaktır. Ta ki gemide -muhtemel- yazar Zweig ve dostlarının dünya satranç şampiyonu Czentovic ile olan maçlarını görene kadar. Sürekli kafası içinde oynadığı oyunlardan dolayı gerçek bir rakiple maç yapabileceğini düşünmeyen B. Ye bir maç teklifi gelir. Czentovic ile kendini denemek için bir satranç maçı yapmaya karar veren B. ilk maçını rahat kazandıktan sonra sanrılarına kendini kaptırarak, rövanş teklifini de kabul eder. Fakat bu, onun hastalığını açığa çıkartarak belki de bir daha asla satranç oynamamasına neden olacaktır...
Bu romanın beni satrançtan soğutmasının nedeni ise karakterimiz Dr. B.' Nin hastalık derecesinde bağlandığı oyunun beni korkutmasındandır sanırım. Yazar o kadar güzel ve gerçekçi bir hikaye anlatmış gibi geldi ki bana, bir an Dr. Bnin durumuna gerçekten üzüldüm. Stefan Zweig' in eşsiz eseri defalarca okunmayı hak edebilecek bir yere sahip...
"Yazık. Aslında o kadar da kötü düşünülmemiş bir hamleydi bu. Bu bey amatör olmasına rağmen iyi bir iş çıkardı. "