film oldukça doyurucuydu. hiçbir şey yapmadığım halde izlerken çoğu sahnesinde yorulduğumu hissettim. gerilim dozu iyi ayarlanmıştı. benim takıldığım noktaysa başka aslında. bu filmi izledikten sonra bana kalırsa "benim hiç hırsım yok, aslında hırs ne güzel bir şeymiş" denmemeli. filmde mental açıdan problemleri olan iki insanın mücadelesini görüyoruz.
andrew adlı karakterin baş davulcu olduğundaki değişimi örneğin... yemek masasında yeterince ilgi göremediğinde ilk önce onun için üzülüyoruz fakat ardından aile bireylerini küçük düşürücü şeyler söylediğinde afallıyoruz. burada kendisini ne kadar önemli bulduğunu, kendi uğraşı dışındaki şeyleri gereksiz gördüğünü anlıyoruz. bu da bizi rahatsız eden bir noktaya dönüşüyor.
annesinin küçük yaşta terk etmesi ve babasının da yetersiz desteği yüzünden sürekli onaylanma ihtiyacı içinde olan bir insana dönüşmüş. gözleri sürekli yerde gezen bir gençken, onaylanmasının ardından bir kıza çıkma teklifi edebiliyor ve yine hırsı yüzünden bu kızı kaybediyor.
filmde güzel bir noktaya da değinilmiş. insanların geldiği nokta yeterli midir? onları biraz daha zorlarsak daha iyisini yapabilirler mi?
evet yapabilirler fakat bu zorlama ne derecede olmalıdır, sınırlar var mıdır? andrew bu soruyu fletcher'a soruyor. o da diyor ki: benim aradığım yetenek asla pes etmezdi.
bir insanı zorlamanın sınırı tabi ki vardır. onun içindeki yeteneği çıkartmak için annesine, kendisine küfretmek, aşağılamak bir çözüm yolu değildir. her insanın karakteri farklıdır. kimisi isyan edip, elinin tersiyle her şeyi iterken kimisi de daha da hırslanabilir belki.
fletcher'ın sınıfındaki çocuklar benim tüylerimi diken diken etti. fletcher sınıfa girdiğinde hepsinin yere bakışı, gözlerini kaldırmaya bile cesaret edemeyişleri, haksızlığa boyun eğmeleri, aralarında dahi bu durumdan bahsetmeyişleri bence korkunçtu. bir insanın kendisine yapılan bu kadar büyük bir zulme katlanması hırsı, azmi değil de zayıf bir karakteri gösteriyor olabilir.
yine denmiş ki "kazadan sonra hiç kimse devam etmez". elbette etmez. zaten filmin anlatmaya çalıştığı nokta da bu. andrew kendini ispatlama ihtiyacı içinde, normal bir durumda değil. bu nedenle de her şeyi hiçe sayarak neredeyse deliliğin eşiğine gelerek devam etmeye çabalıyor ve her şeyi kaybediyor.
final sahnesi gerçekten çok güzeldi. j.k. simmons bugün heykelciği kucaklar mı bilemem ama bu filmin güzel bir psikolojik gerilim olduğu gerçek.