bazen çok uzak gibi bazen ise tam da yanı başında gibi.
bazen uzansan da dokunamayacak gibisin bazense her an elinin altında gibi.
mutlu olmak için bir sebep aramazsın bazen...
cezaevinde olan insanları düşünürsün; "özgürüm, bundan daha güzeli var mı?" dersin ve mutlu olursun.
senden 10 yaş küçük olan çoluk çocuk tekerlekli sandalye ile okula gider, bir sürü kaynaştırma öğrencisi vardır sınıflarda, zihinsel engelli bir sürü çocuk...baktıkça için acır; ama elinden hiç bir şey gelmez. ailelerin gözyaşlarını görürsün, gene de elin kolun bağlıdır. "sağlıklıyım" dersin, mutlu olursun.
iş güvencesi olmayan ya da daha kötüsü hiç işi olmayan bir sürü vatandaş vardır sokakta. "işim gücüm var, üstüne de haftada 3 gün tatilim var" dersin, mutlu olursun.
bir ortamda olman gerekiyorken yoksan yokluğun fark ediliyorsa daha ne olsun?
en sevdiklerin de hep yanındaysa...
bunları düşündükçe...her gün şükreder, dua edersin, rabb'im beni hiç zor şeylerle imtihan etmemiş, beni acaba hiç sevmiyor mu diye sorgularsın arada...her bir duamı kabul ediyor, içimden geçenler oluyor dersin. illa o an için gözle görülür bir sebep aramazsın mutlu olmak için...elindekileri görebilmek bile bazen tek başına yeterlidir.
bazense nefsini ele geçirir şeytan...hani gece olur da karanlık çöker de bir mutsuzluk hissi olur ya.... nedense bazen o mutsuzluk hissi gene de gitmez. gerçekten "ufacık" şeyleri dert edersin. ya da "o da olsa, şöyle olsa, bir de bu olsa, böyle olmasa" diyerek yetinmezsin işte..."gece olunca çöken hüzünden sana sığınırım" der, o şekilde dua edersin bu sefer. işte gene böyle anlardan birindeyim. dua kapalı bir zarf gibi, yüreği koymak gerek o zarfa, duan kabul olmuyorsa bir imtihan der sabredersin, kabul oluyorsa da şükredip mutlu olmak gerekir.