1938e kadar olan zaman dilimini kapsar. osmanlı döneminde çok partili bir demokrasinin keyfini süren insanlarımız için çok yıkıcı olmuştur bu dönem. öyle ya, mesela son osmanlı reisicumhuru vahdettin onlarca rakibinin arasından yüzde ellinin üzerinde bir oy alarak seçilmiş ve dönemi boyunca vatandaşın ahvalini bir nebze olsun düzenlemek için çalışmıştı. hem o dönemde bütün avrupada da barış ve demokrasi rüzgarları esmekteydi. almanyada muhteşem bir birliktelik duygusuyla oldukça demokratik bir sivil toplum dönemi yaşanıyordu. italyada mussolini, romanın o meşhur "filozof imparatorlar" dönemini en vakur ve mütevazı bir şekilde sergiliyordu. işte bu sebeplerden dolayıdır ki, atatürk dönemi mazimizde kara bir leke olarak kalmıştır.
herhalde atatürkü eleştireceğim diye diktatörlüğü gündeme getirenler, dönemin rejiminden yakınanlar yukarıda yazdığım şekilde okuyor olmalılar tarihi. yoksa başka türlü akıllı ve mantıklı bir insan atatürkü despot olmasıyla eleştirip, anti demokratik olmakla eleştirip de bugünkü halimizi yüceltemez. mümkün değil.
bazı kemalistlerdeki "ne despotu, o tam bir demokrattı taam mıa" çıkışını da anlayamıyorum. yahu atatürkün despot bir yönetim kurduğu gerçeği ortada. öte yandan bunda bir kemalist için utanılacak bir durum da yok ki. atatürk sadece bir rejim kurmadı. sadece bir devlet kurmadı. aynı zamanda da modern bir ulus yaratmak niyetindeydi. buna ne kadar hakkının olduğunu, bunun ne derece doğru olduğunu tartışabilirsiniz elbette. ama bunun üzerinden osmanlıyı melekleştirip atatürkü deccalleştirmek, en hafif tabir ile avanaklıktır, cahilliktir ya da art niyetliliktir.
taa 3. selim ve 2. mahmud döneminde anlaşılmıştı toplumun değişmesi gerekliliği. osmanlı devleti kavalalı ali isyanı ile şunu yeterince anlamıştı: devleti ali, resmiyette halen çok büyük bir toprak parçasını elinde tutsa da fiilen varlığını sürdürebilecek ve başına üşüşen akbabaları savuşturabilecek durumda değildi. reformlar başlatıldı. fes getirildi mesela. tanıdık geldi mi size? çift eğitim sistemi getirildi. belli ki medreseden yetişen softaların üfürüklerinin ülkeyi kurtaramayacağı anlaşılmıştı sonunda. sonra bunu tanzimat dönemi, ıslahat dönemi izledi. meşrutiyet ilan edildi. beklenen düzelme olmadı. devlet günden güne çürümeye devam etti. çünkü toplumsal dönüşüm başarılı olamamıştı ve batının ilmi de alınamamıştı.
ardından ittihat terakki dönemi başladı. atatürkün reformlarının pek çoğu, bu dönemde başlatılmıştı bile. ancak bunları ilerletmek ve sona erdirmek atatürke ve inönüye nasip oldu. işte atatürk devleti kurduğu zaman elinde vatandaş olmaya değil tebaa olmaya alışkın bir halk, kul statüsüne alışkın bir elit bürokrat kesimi ve eğitimden tek anladığı şey sarf ve nahiv öğretmek olan eğitimci kadrosu vardı. bunların acilen dönüştürülmesi ve modern dünyaya adapte edilmesi gerekiyordu. çünkü mustafa kemal ve dönemin şartlarını iyi okuyan herkes de çok iyi biliyordu ki birinci dünya savaşı hiç bir sorunu çözememişti. ikinci bir cihan harbinin olması gayet mümkündü. bu kadar kısa zamanda bu kadar çok işi demokrasiyle yapamazsınız. demokrasi çok yavaş bir yönetim şeklidir. ö
öte yandan avrupada da faşizm rüzgarları esiyordu. savaş sebebiyle kendisine demokrasi dayatılan almanya'da weimar cumhuriyetinin bu faşist dalgalanmaya direnebilmesi zorlaşıyordu. italyada ise mussolini başa geçmişti. japonya 1931de ekspansiyonist politikaları gereği mançuryayı işgal etmişti. kısacası bugün ileri demokrasi diyeceğimiz ülkelerde bile demokrasi yoktu o dönemde.
şimdi atatürk demokrat olmadığı için eleştiriliyor. hem de 21. yyda demokratikleşme sürecimizi tersine çevirmeye çalışan erdoğan fanları tarafından. sizin tarih bilginizi sevsinler. bu ülkede tarih ve siyaset en çok konuşulan konulardandır ama çoğu insan ne konuştuğunu bile bilmez.