sen de anlat sen de anlat
anlatayım;
çok sıkıldım yine ahkam kesilen ama ahkam kesenlerin iki gün sonra unutacağı mesajlardan... (bu kaçıncı acı, bu kaçıncı canavarlık... hangilerinin hatırlarda kaldığını bir düşünün, geriye hangisi kaldı hatırlanıp acıtan ki bu da kalsın... günlük sıradan dertler iki gün sonra çok daha önemli olacak yazık ki... işte o zaman ölecek Özgecan da tıpkı diğerlerinin öldüğü gibi...)
çok sıkıldım canavarca bir suça aynı canavarlıkla ceza dileklerinden... (hümanistliğimi hala sorguluyorum...)
çok sıkıldım çözümsüz çözümlerden... sadece laf salatası olan zamandan ve daha da fenası insan hayatlarından çalmak dışında bir işe yaramayan... tüm bu vahşetlerin vebalinin hepimizin üzerinde olma sebeplerinin en başı...
sen de anlat sen de anlat
anlatayım;
çözüm mü istiyorsunuz ama gerçekten çözüm, korkusuzca yaşamak...
her açıdan, her anlamda...
gerçekten....
çözüm isteyen toplumumuz mesela, ne zaman empatisi yüksek olur, üzüntüsü feveran bir anda yanıp sönen cinsten olmaz, toplum çok erken yaşta kadın erkek demeden bilgiyle birlikte davranış ve iyi ahlak olarak eğitilmeye başlanır, canavarlığa aynı canavarlıkla karşılık verilmez (mesela o vahşetin nedeni adamın iki miniminnacık kızı için aynı acıyı dileyenleri okudukça kanım donuyor...) anlarım toplumda iyileşme, düzelme var, toplum bu vahşetlere ARTIK dur demek istiyor.
vahşetlere çanak tutan basınımız mesela, ne zaman frikik haberi yapmayı bırakır, ünlüleri denizde bikiniyle farklı maksatlı görüntülemez, normal bir yemek fotoğrafındakilere hemen sevgili yaftası yapıştırmaz, kadın ve erkeğin dost da olabildiğini idrak edecek gazetecilerin kaleminden çıkmaya başlar haberler, anlarım basın çözüm istiyor, artık kadınların üzerinden o kara gölgesini çekmiş, toplumu da bu yönde eğitmeye çalışıyor... anlarım ki basın çözmek istiyor, bu vahşetlere ARTIK dur demek istiyor.
basın tahmininden çok fazla sorumluluğun var senin...
çok fazla...
ama...
çözümleri belli, çözümsüz kalınacağı aşikar böyle bir düzende insanın yok olası, pufff diye kaybolası geliyor artık ne toplumsal, ne siyasi, ne çevresel, yaşanan tüm bu kötülükleri ruh kaldırmıyor...
ve bu konuda Sevgili Hurrem Sonmez'in kalemi her şeyi tüm çıplaklığı ile anlatırken özellikle toplumsal boyutta büyük resmi de gözler önüne seriyor aslında...