babam bana şekerleme yapcam ben demişti ben küçükken. gerçekten bana şeker yapacak sanmıştım meğerse birazcık uyumaya gitmiş. yaşadığım ilk ve en büyük hayal kırıklığım olabilir bu. hatırladığım en komik çocukluğum da bu. sonra babam öldü benim. elimde; bir kaç resim, bir daha onun sesiyle açılmayacak bir telefon numarası, bir daha onun tarafından giyilmeyecek olan takımlar kaldı. bir de apartmanın önüne bırakılan ayakkabı. hepsi dondular zamanda. ben de dondum. onlar giyinilmedikleri için yaşlanmadılar hiç, lekelenmediler. benim çocukluğumda zamanda öyle kaldı işte. orada sebepsiz mutlu kaldı. çocukluk fotoğraflarınıza bakarken hiç kötü şeyler düşünmezsiniz ya hani, fotoğrafta somurtsanız, ağlasanız bile size çok mutluymuşsunuz gibi gelir ya. hani çok sevdiğiniz, kaybettiğiniz bir eşyayı bile düşünürken onu hatırlamak sizi mutlu eder, fotoğraflara da çok sevdiğimiz ama orada bıraktığımız bir şeyi bildiğimiz için hem özlem hem mutlulukla bakıyoruz. ben o fotoğraflarda hem çocukluğumu, hem de babamı kaybettim. babam öldü benim cümlesi kaldı bir bana, yıkayıp tekrar giyilmelik.