rahmetli babaannemin evinde yemek yiyorduk o akşam halalarım geldiği için evi kullanıma açmıştık. ev 1. kattaydı. biz yer sofrasında yemek yiyorduk. vakit akşam vakti. yaz mevsimi. camdan ses gelmeye başladı. bir de baktımki simsiyah bir şey cama vuruyor . patilerinin altında beyaz tüyler. minicik bir şey ama. tombik mi tombik böyle. hemen gidip yemek götürüyorum , aç herhalde diye. hiç yemiyor. sonra simsiyah kocaman bir kedi onu dövmeye başlıyor. evin içindeyken görüyorum onu. alayım bunu ben diyorum , eve götüreyim. minicik, başına bir şey gelmesin.
annemle babama yalvarıyorum saatlerce. en sonunda kabul ediyorlar. tam bir yumak kadar o sıra. oynuyorum onunla. kucağımda uyutuyorum, besliyorum ve besledikçe bende mutlu oluyorum. 3 ayda öyle bir büyüyorki. sansar gibi bir şey oluveriyor. upuzun bir kuyruğu var. o kadar uzunki tüyleri de. çevremdekiler korkuyor hatta ondan. eve gelen akrabalar falan... hatta içlerinden biri diyorki
"bu ne ya böyle kapkara, ne çirkin senin kedin hiç sevimli değil bizimi ne kadar tatlı" anlıyorumki insanlar kedide dahi renk ayrımı yapıyorlar. bir gün sokağa çikıyor bizim kedi , çocuklar başına toplanmış . diyorki içlerinden biri 'burada bir şey var, kediye benziyor ama kedi değil" alıyorum kucağıma kocaman kızımı götürüyorum evımize. korkmuş bayağı.
vahşi bir tür olduğu için sürekli ellerimi çiziyor. dersaneye gidiyorum her gün ellerim harita gibi. asla şikayetçi değilim. oynuyoruz biz her gün kızımla. annem ve babamda ona çok alışıyor. test çözerken kitabın üstüne yatıyor kalemi elimden kapıyor. neyle ilgilensem kıskanıyor. eve gelen küçük kuzenimi dahi. kız içeri girer girmez koşup üstüne atıyor kendisini yanlamasına ikisi de bir yana düşüyor. çok enteresan şeyler yaşatıyor bize. annem işten gelmeden 3 dakika önce evin kapısının önüne gidiyor koşarak bir bakıyorum ki balkondan annem görünüyor yolun başından. kokusunu alıyor daha sokağa girmeden siz düşünün artık. bahçeye çıkıyor başka bir kedi kovalıyor onu (biz hep o gelince vursun diye anahtarı dışarıda bırakıyoruz onu bahçeye bıraktığımızda ) hızlıca anahtarlığı kapıya vuruyor. kızım ne oluyor demeye kalmadan bir bakıyorumki boynuma atlamış. sımsıkı sarılıyor. arkasındaki kedi vazgeçip geri dönüyor beni görünce.
ağzı çok kötü kokuyor bazen, uf bir de gaz çıkarıyor ki sormayın. annem uyuyunca koşup hemen sırtına yatardı bir de. bazen ürkütürdü onu birden atladığı için uyurken. sonra beni uyandırmak istediğinde annem bir şey yapmazdı. kapıyı açar bizim ¨kıza gir ... ablanı uyandır hadi derdi. o da anlamış gibi koşup üstüme atlardı. bende çekerdim yorganı üstüme. bu sefer koşmaya başlardı yorganın üstünde bir sağa bir sola. baktıkı bu da işe yaramıyor ayaklarımın olduğu tarafa iner topuklarımı ısırırdi hafifçe kalkayım diye. bu da olmazsa bu sefer baş tarafıma koşar saçlarımı patileriye çekiştirir dururdu yine acıtmadan. tırnaklarını içeri çeker yüzümü okşardı bu hayvan bildiğiniz. istese acıtırdı ama bir kere bile yapmadı tabi. istese yüzümü çizebilirdi yani onu asla kısıtlamazdım.
sonra bizi güldürmek için uğraştığına da şahit olmaya başladık. üstüne örgü ceket atardım . kendi doğasında 3-4 zambak yaprağı ile kamufle olmaya çalıştıgını görünce onun hoşuna gittiğini düşündüğum için böyle bir oyun bulmuştum. örgü ceketi üzerine örttüğümde ise kıpırdamadan 40-50 dakika saklanıyordu altında ama puştluk bu ya biri yürüdügü zaman bir timsah gibi ceketle birlikte sıçrayıp ödümüzü çatlatıyordu. bir de hiç bozmuyordu oyunu kerata. bu nasıl tatlı bir hayvandı ya ? hatırladıkça gözlerim doluyor. vazodaki çiçeklerin başından ayrılmıyordu hiç. yok böyle bir şey. vazodaki çicek 3 ay solmaz mı? ilk kez o kedi varken şahit oldum bu duruma. günde 1 saat masaya çıkıp sadece kokluyordu çiçekleri . çiçekler hissetmiş olacak ki hiç solmadılar aylarca.
aylarca aynı evi paylaştık işte. sarıldık, oyun oynadık, bazen kızdım o da küstü ya da daha da gıcıklaştı . çok güzel günlerimiz geçti onunla. ona elimizden geldiğince baktık. misafir ettik onu. sonra halam geldi tatil için. bizim kedi kızlarının ilgisinden sıkıldığı için baya tırmalamış bunları. tabi sevmeyi de bilmek gerekir. halam babama gelip demiş ki " abi gönderin bu hayvanı evden bu çok tehlikeli" babamda sen hiç bana söylemeden , sabah erkenden al onu arabay koy öyle uzak bir yere bırak ki!
3 gün boyunca aralıksız ağladıgımı hatırlıyorum. benim gibi yalnız bir insan için o kedi her şey demekti. belki bende onun için pek çok şey demektim. savunmasız bir hayvanı sokağa bıraktıklarına mı yanayım? 2 haftalığına gelip başıma hala kesilen bir kadının isteğini yerine getirip kendi kızinı hiçe sayan babama mı yanayım bilemedim.
bir şeyi biliyorum, bir daha hiç eskisi gibi olamadım. anne babamın sözünden tamamen çıktım. bambaşka bir insan oldum. bir daha hiçbir hayvanın benimle olmasını istemedim. güvenim sarsıldı. çok asi, başına buyruk, inanılmaz agresif bir insan oldum.
hem ben kaybettim hem de ailem kısacası. en hayatı zamanımda bana yapmamaları gerekirdi bunu diye düşünüyorum. 5 yıl
sonra da uzaklara gittim zaten, orada da evlendim. annem hala kedinin evden gönderilişinin pişmanlığını dile getirir ara sıra der ki hep " bak bize böyle böyle dediler şimdi kendisi kedi bakıyor evde bir de çocuğu gibi seviyor , biz çok cahildik ki onlar ne dese hemen yapıyorduk " diye. ama ben inanıyorum ki birgün hem kızım hemde oğlum ( o da 4 sene bizimle yaşayan köpeğimdi çocukluğumda) vardı bir tane onlarla yeniden bir arada olacağız.
hatta biliyor musunuz ? evlendiğimde apartmanda bir kedi vardı. ona da baktık biz eşimle. o da kocaman oldu. çok güzel oldu o da. karşı komşüyla bile tartıştım onun için. bebeği yeni doğmuştu , mikrop kaparmış falan. bebeği 2 yaşına geldiğinde deliriyordu bu kedi için. sarılıp, öpüyordu onu. sonra 1. kattaki aile büyükada'ya taşınmış. adamın engelli çocuğu vardı. giderken bizim kediyi de götürmüşler kafese koyup. önce çok üzüldük, sövdük. saydık baya. yüzüne dahi bakmadıkları hayvanı ne hakla götürdüler diye. sonra da inşallah iyi bakarlar o'na dedik. hala daha apartmanın kapısından girerken orada olacakmış gibi gelir bana. ona çarpamamak için temkinli açarım kapıyı. sonra bacaklarımın arasına dolanacak diye inerken ve çıkarken dikkatli inip çıktık bir sürede ama yok. bir kedi de olsa bazı insanlara göre yeri dolmuyor bunların. çok zaman alıyor unutmak. çok zor.