Son yazdığımda kafam gidikmiş yine. Git gelliyim. El kaslarımı boşa yorup yormadığımı merak etmiyor değilim bazen. Böyle kendimle yazılı geyik muhabbeti yapacağıma, ne bileyim, bir kitap yazsam, tamamen kurgu olsa, sonra da başına "tamamen gerçek olaylardan alıntıdır/esinlenilmiştir" yazsam, yalanım fark edilene kadar basım maliyetini amorti ederim herhalde diye inceden düşünüyorum aslında. Hem şu sikik camiada adım duyulur, o kısa arada eksilerde başlayan itibarımla kendimce bir üslup belirleyip, kötüyü satmaktan paraya kavuşabilirim belki. Çünkü okuyucu hep iyiyi okuyor. iyi dediğim de, kendinin iyi olduğunu iddia edip duran iyi, gerçek iyi ile pek bir alakası yok. Gazı gelip, "Acaba osursam mı? Ya kakam da varsa? dur bir tuvalete gidip klozetin üzerine osurayım da, pahalı takım elbisemin pantolonunu rezil etme riskine girmeyeyim." diyip, tuvalete gidip aslında kakası olduğunu fark ettikten sonra, "eh madem yine tuvaletteyim, yine sıçıyorum, iyisi mi tuvalette sıçarken hep yaptığım şeyi yapayım; bir kitap daha yazayım!" diyerek kitap yazan herkes, "iyi" eser üretir durumda şu sıralar. Uzun cümle kurdum, okuyucu iyi bir şey sanmasın şimdi; diyorum ki, şimdi yazanlar, olsa olsa tuvalette sıçarken yazıyorlardır diyorum! egolar tavan yapmış halde, içerikler bombok, sürekli duygulara soyut ötesi, anlamsız dokunuşlar. sürekli, "beni yalnız akıllılar anlayabilir" tavrı ile bu midas sürüsünü başarılı bir şekilde kandırmalar.
işte aslında sorun da burada. sürü her şeyden anladığını, her şeyi bildiğini sanmıyor sadece, buna inanıyor, buna tapıyor hatta ve aksinin iddia edildiği anlarda dindarca bir fanatizmle saldırganlaşıyor. sürü, her şeyi bildiği izlenimini yaratmak için, önüne gelen kitabı çoğu zaman içeriğini anlamadan, alıntı yapılabilecek bir kaç cakalı cümlenin altını çizebilmek için elinde bir kalemle, boş boş okuyor. çünkü burada okumak bir keyif, bir öğrenme, bir zihinsel rahatlama aracı değil, tamamen prestij aracı. kültürlü tenekelere dönüşüyor millet. temelde çok büyük bir delik var.
sürüdeki bu herşeyi bilme sanrısı, az önce benim "ulan böyle bir kitap yazsam kesin satar la vuhahaha" şeklindeki sikik düşüncemi paylaşan bir çok yazara sağlam ekmek yediriyor. ben tabi tamamen içeriğe yönlendirici bir başlangıç olsun diye böyle bir giriş yaptım. yoksa sikeyim kitabını, yazmak konusunda kim için ciddi olayım? şu bile gereğinden fazla bir çaba. elle yazıyorum tabi şu an (temize geçilmiştir), kafamı dinlendiriyor, fikirlerimi sakinleştiriyor. bu amaç olmasa var bile olmazdı bu mutant tanım. az daha semirse tez olacak.
sonuç olarak ne yapıyor okur? alıyor kitabı, alıntı yapıp caka satacağı yerleri işaretliyor, gerisini bir sik anlamadan veya çok az bir sik anlayarak okuyor, dışarı fular, kemik gözlük görünüyor, ağdalı konuşuyor, oluyor sana kültürlü okuyucu; bunu gören çakal yazar da okuru bir güzel emiyor. okur, bir noktadan sonra çok bir şey anlamadığı gerçeğini unutuyor bile. elinde tuttuğu kağıt israfının, boş bir defter ile sadece kirlilik seviyesi kadar bir farkı olduğunu düşünmek ise, onun için ya çok erken birtmiş, ya da hiç başlamamış bir eylem. daha sonra, "hah, nasıl da anladım! Tam bir edebiyat gurmesiyim!" tavrını takınıp, gidiyor aynı yazara biraz daha sevinç katıyor. bu arada diğer boş yazarların da cebine üç beş koyuyor.
okumak; herkesin yaptığı eylem bugünlerde. anlamak derseniz, o ayrı mesele.