başına vahşice bir olay gelen yaşıtım bir genç kız.. ben ve daha niceleri okurken ne hallere düştü ki ailesinin durumunu tahayyül edemiyorum. benim veya olursa kızımın başına böyle bir şey gelme ihtimalini hayal edemiyorum.
hep söyledim yine söylüyorum. idamı, ölümü savunmuyorum böyle şeyler karşısında. hadım edilsinler yıllarca işkenceye maruz kalsınlar, aldıkları her nefes her gün her saniye daha da yaksın canlarını. kabul etmiyorum aksini, edemiyorum. yaptıklarını soğukkanlılıkla anlatan o iğrenç mahlukatların insan yerine koyulmasını istemiyorum. adalet (!) ** sistemimizden bahsetmeye gerek duymuyorum. siyasilerimizin konuya insanlık dışı yaklaşımlarından, toplumdaki tecavüz kötü bir şey ama'cılardan, direk nefret söylemi için bulunanlardan, erkek çocuklarını yetiştiremeyen tiksindirici insan artıklarından bahsetmek neredeyse anlamsız ve gereksiz..
bir oğlum olsun istiyorum böyle zamanlarda. kadına insan gibi davranmasını ne pahasına olursa olsun öğreteceğim ona. o da öğretecek etrafında bilmeyenlere. kızım olmasını istemeye korkuyorum ne yazık ki. kaldı ki kızlarımıza çığlığı da -bende dahil olmak üzere- biber gazıyla dolaşmayı da insan olmayı da büyük oranda öğrettik halbuki.
tabi çok da büyük oranda değil bu. sevgilisinin onu kısıtlamasından hoşlanan aptal bir algı da yerleştirmişiz farkında olmadan. önce bunları da düzeltmek lazım. bu ve bunun gibi birçok şeyi.
bu algı konusunda olaya birçok farklı açıdan bakabiliriz. kendi hayatımdan oldukça sıradan bir örnek vereyim. genelde rahat olmadığı ve pek tarzım olmadığı için etek giymekten hoşlanmayan biriyimdir. nadir etek/elbise giyerim. bu kıyafetlerin boyutuna hayatıma aldığım insan karışamaz, karışmamalı. çünkü bu sahiplenme duygusundan çok aşağılayıcı bir durumdur benim için. geçenlerde kısa bir etek satın aldım. gönül rahatlığla giymek için erkek arkadaşımın yanımda olduğu akşamı bekledi. hatta altına topuklu ayakkabı bile giyebildim. yalnız ya da kız kızayken giymek cesaret istiyor çünkü bu ülkede. başıma bir şey gelse tahrik etmiş olacaktım bana oh olsun olacaktı. kurallara uygun oynamaya mecbur bırakıldık. gündüz gözüyle kısa olmayan bir etekle altımda postal tarzı düz botlarımla laf atılmasıyla aldım dersimi. ya da sokakta gayet usturuplu bir kazak altında pantolonla gezerken kulağıma eğilip laf atma cesareti gösterenler olduğunu bildiğim için böyle bu. örnekler çoğaltılabilir ve biliyorsunuz ki bunun benim güzel olup olmamamla pek alakası yok. hı kısa da bir not düşeyim, antalya'da okuyorum hani öyle küçük muhafazakar katı bir yerde değil bu olaylar.
neyse uzatmayayım. ailesine sabır diliyorum, lafta.. Tabi mecbur lafta. medya ve toplum baskısının işe yaramasını diliyorum. kanunsal değişimler ütopik geldiği için size sadece imza kampanyasını desteklemeye çağırıyorum.
~https://www.change.org/p/...on_msg&fb_ref=Default ~