toplumsal baskı insanı dogru yolda tutandır çogu zaman. çunku elimizde olmadan her seyden önce itibarımızı düşünürüz hep, aynı şekilde de düşen bir insanın ilk tepkisi birileri gördü mü diye etrafına bakınmaktır.
Utanç, sosyalleşme ile dogan otomatik bir tepkidir. "el ne der" prensibi derinde insanı ömrü boyunca takip eder.
Aşırıya kaçan isteklerimizi frenleyen en önemli unsur aslında utançtır, toplumsal baskıdır.
Yoksa sizce kaç kişi gerçekten inançlı? Kaç kişi insanları gerçekten sayıyor?
Lakin modernizasyon, globalleşme, ürbanizm derken inançlarla birlikte toplumsal baskı da git gide azalıyor... inancın azalmasını pozitif bir sey olarak gormeyin, gerçek veya degil, unutmayın ki yamyamlık, ensest, ve cinayet gibi hayvanlıklar insanların sosyallesme süreçleri boyunca inançla durduruldular.
derken "Büyük sehir" konteksti büdükçe büyüyor, ulkeden uleye bulasıyor ve insanlar kendi dünyalarına kapanıyorlar. git gide tanıdıklar ve komşularla kurulan sosyal baglar kopuyor.
Böylece insanlar artık toplumsal baskıdan "kurtulmuş" oluyorlar. Ve tabi ki de eskiden kimsenin veya çok az kimsenin korka korka yapacagı sosyal ayıplar normallesiyor, bir yerde aslında kabul bile görüyorlar.
Robinson crusoe vakasını bilenler vardır elbet, bilenler daha iyi anlarlar ki etraftaki insanlar kişinin aynasıdır, çogu zaman kendinizi sorgulamanıza yanlısları duzeltmenize vesile olurlar. En önemlisi de itibarınızı, imajınızı korumanız için varlıkları kaçınılmazdır.
Ve tabi ki de gerçegi hayalden ayırt etmeye yarayan birer şahittir hepsi.
Toplumsal baskının da negatif yönleri tabi ki de var.
Bunlar insanların cahiliyet dönemlerinden kalma sosyal sanrılardan oluşan, veya insanların inancı çok yanlıs anlamalarından oluşan noktalar.
Demek istedigim su ki, toplumsal baskını yüksek oldugu inançlı ülkelerde, insanlar bir yerden sonra artık allah veya tanrıları için degil de insanlar için yasamaya baslıyorlar.
Kıza "açık giyinme", "evlenmeden sevisme", vsvs baskıları inanç bahanesiyle açıklamasızca empoze edilirken erkege sanki tanrı dokunulmazlık sözü vermis gibi davranılıyor.
Bu iste saglıksız veya temelsiz baskıdır. Ve bu baskı aşırılıgı asla önlemez, aksine sebep olur.
Baskı kurmak gerekiyorsa, ve o baskı toplumın iyiligi içinse, insanlara baskıdan önce sebeplerinin ulasması gerekir.
Yoksa zaten baskı sadece illüzyon görevi Görür, ve bir seyleri engellemek yerine gizlice yapılmalarına sebep olur.
Bu da bir toplumun ahlakını kaybetmesinden önce geldigi son noktadır.