29 mayıs 1453 günü hasan içinde bir tuhaflık hissediyordu. amk. yeter lan 6 nisandan beri burdayız daha şehrin içinde ne olduğunu bile bilmiyorum diye iç geçirdi. şu surlara bi tırmansa, surların içini bir görse rahatlayacaktı ama sazan gibi avlanacağını da tahmin ediyordu. ya allah bismillah sesleri arasında, sıkıntıdan boğulan hasan, ee sikerim lan böyle işi, ben çıkıyorum surların tepesine dedi kankası kenan komutana, kenan komutan ise o sırada fatihten kalan yarım şarabı içiyordu. hasan şarap sevmezdi, kendi yetişridiği otlar ve kaktüsler ile kendisine karışımlar hazırlar ve nağni nağni takılırdı. ah hasan ah, ne geldiyse başına meraktan geldi. yine o karışımların etkisiyle hasan surların üstünden kendisine bir ışık geldiğini gördü, bir anda gözünün önünde geometrik şekiller ve renkler hızla hareketlenmeye başladı, hasan koşarak surların üzerine çıktı, onu gören diğer askerlerde bizde niye yok edasıyla hasanın yanına gittiler, hasan kafasının güzel olması nedeniyle ayağını taşa çarptı ve düşman oklarının hedefi oldu ama o da ne diğer askerler hasan sayesinde koskoca bizans ordusunu yerle bir ettiler. bayrak dikme olayını ise kenan komutan şarabın etkisiyle uydurdu. ulubatlı hasan tarihe pembe harflerle uydurma bir karakter olarak yazıldı.