En yakın arkadaşlarının, çevresinin ve yavaş yavaş bütün vatandaşlarının gözlerinin önünde Romanyada 1930larda kök salmaya başlayan faşizme teslim olmalarına şahit olan Ionesconun, Nazi dehşetini irdelediği Rhinocéros / Gergedan, kaderin bir cilvesi olarak ülkesinden önce ilk kez 1959da Düsseldorf, Schauspielhausda Almanca sahnelenmiş ve hem izleyicilerden hem eleştirmenlerden büyük övgüler almıştı.
Konuyu kısaca özetlersek, olaylar bir taşra kentinin kahvesinin de bulunduğu büyük meydanından bir gergedanın hızla geçmesiyle başlar. Kahvedekiler gergedanlar üstüne giderek alevlenen bir tartışmaya girişirler ama gergedanla ilgili önlem almaya yönelik hiçbir düşünce ileri sürülmez.
Giderek herkes hemen hemen tıpatıp birbirine benzeyen bu hayvanlara dönüşmeye başlar ve bütün kurumlar gergedanlaşmaktan paylarını alırlar. Düzenli öbekler halinde gergedanlar, sokak ve caddelerde o garip homurtularıyla kendilerine göre inleme ve öfkeyi andıran marşlar söyleyerek dolaşmaktadırlar. Üstelik önlerine çıkan her şeyi ezerek ve yok ederek.
Geride insan olarak yalnız düzene zaten karşı olan Bérenger ve nişanlısı Daisy kalmıştır. Tüm uyarılarına karşın büyük bir aşkla bağlı olduğu Daisy de gergedanlara katıldığında yapayalnız kalan Bérenger, tek başına kalsa da insan olmayı sürdüreceğini haykıracaktır...
gelgelim bugün eskişehir devlet tiyatrosunda bu oyun nasıl sergilendi.
tamamen kopuk bir şekilde devam etti. yani hani bir oyun izlerken ne ara bittiğini anlamazsınız ya, kapılırsınız, acı çekersiniz, bişeyler olur bi bağ oluşur, işte o yoktu. olamaz da zaten. çünkü buna müsait değil. o ayarı tutturamamışlar.
Bérenger farklı güya ama tek farklılığı olarak geceleri içmek, kendi olmak içiyormuş. Başrol karakterlerinden biri bu. Arada bir tiradları var, tek başına monologları, ama gel de kendini odakla, zira çok zeki ses yönetmenleri gidip dexterin blood theme sini almış koymuş, en içten güldüğüm an buydu, dexter çalmaya başlıyor var Bérenger ben insanım üstünüm gergedan değilim diye haykırmaya başlıyor filan.
boşuna gittiğimi düşünüyorum. herhangi bi zevk almadım.
estetik bi zevk olur oyunlarda, yani zihinde kalan bi güzellik, benimse tek kalan ölmüş kedisine sarılmış kızdı, gerçi onu da göremedim karanlıkta.
son olarak gitmeyin.
ed: unutmuşum şimdi hatırladım seni çok kültürlü(!) abla. çoluk çocuğunu almış gelmişsin, seni uyardılar bakın çocuğunuz küçük yaşı uygun olmayabilir , ama sen ne dedin yok izlesin bi şey olmaz. o sahnelerde ben bile ürktüm be kadın. tamam çocuğuna bi kültür aşılamak istiyorsun ama eline yüzüne bulaştırıyorsun. her gürültüde o çocuk geldi aklıma. yazık.