Eskiden elimizdekileri paylaşırken; şimdi bencillik serüvenlerimizi paylaşıyoruz.
ara ara karşılaştığımız kesişim kümelerinde ise güçlü olan hakimiyet kurabiliyor.
Ne kadar direnmek isteseniz de bu hastalığa, şartlar gereği bir müddet sonra uyum sağlamak zorunda kalıyorsunuz.
zira kullanıldığınızı hissediyorsunuz.
ya da salt bir başkasının çıkarı için uğraştığınızı farkediyorsunuz.
Aklıma how i met your mother ın bir bölümü geldi.
ted şükran günü için gönüllü olur ve bir yardım kurumuna gider.
"ne yapabilirim" derken oradaki görevlilerden biri insanların bağış olarak gönderdiği yiyecekleri göstererek iyi olanlarını bir koliye ayırmasını ister.
ted yardım edebildiği için sevinse de bir müddet sonra o koliyi görevli için hazırladığını öğrenince oldukça şaşırır.
sizi kendi çıkarları için kullanan insanlar hep var olacaklardır.
Lisede sınıftan 15 kişi yola çıkıp, müdürün kapısına geldiğinizde arkanızda kimseyi bulamadığınız o an gibi..
bizim evden misafir hiç eksik olmazdı, tanımadığımız insanlar getirirdi babam yemeğe. bazen de yatılı misafir.
Ya camide tanışırdı tutar kolundan getirirdi, ya bir arkadaşının bilmem nesinin oğlu olurdu da yardımcı olmak için işini gücünü bırakırdı.
Dış kapının üzerinde anahtar dış tarafta takılı olurdu hep.
Yabancı gelmezdi çünkü mahalleye ve komşunun bir şeye ihtiyacı olduğunda çevirir girerdi içeriye.
ben şimdi apartmandaki kimseyi tanımıyorum.
karşılaştığımda insanlar selam bile vermiyorlar.
Babam gibi olmayı istiyorum hep.
Ama insanlardan korkuyorum ve korktukça kendi bencilliğimde boğuluyorum.
o kadar kendime dönük yaşıyorum ki bir çoğunuz gibi.
Bunu aşabilmek adına tanımadığım insanların hikayesini dinliyorum. elimden gelen ne varsa ufacık da olsa görev ediniyorum bunu.
en olmadı sokak hayvanlarını besliyorum.
Ve o aradığımız asıl mutluluğun aynalarda değil; bir başkasının gülüşünde olduğunu farkettiğimden beri kendimi daha iyi hissediyorum.