asla çözemeyeceğiz onu, sadece fikirler beyan edeceğiz, yerli yersiz, tutarlı tutarsız, hep mantıklı gelecek bize kendi bulduğumuz, olsa olsa böyle olmalı diyeceğiz. hayatın anlamını oturtacağımız o kaide boş kalmamalı fikrimizce. doldurmak için ömür tüketeğiz, her olayda önce durup bir düşüneceğimiz o milisaniyelerde an'ı kaçıracağız. hayatımız kaçırdığımız saniyelerin toplamı olacak.
durup düşünmek, hayatın gerisinde kalmaktır. gelecekle olan randevuya geç kalmak.
önüne de geçmemeli zamanın, tam eşit yol almalı, o an ne oluyorsa ona vermeliyiz kendimizi ve dikkatimizi. geçmişin yükünü taşımak, geleceğin silüetini çizmeye çalışmak, hayatı geçmişle gelecek arasında, aslında varolmayan bir zaman diliminde geçirmek demektir.
teslim olmalı şu hayata, büyüklüğünü kabul etmeli ve "neden" diye başlayan soruları terketmeli, vedalaşmalı artık.
"because i'm easy come, easy go, little high, little low,
any way the wind blows doesn't really matter to me, to me"