kimseyi aşağılamak için söylemiyorum, tarihten gelen tasvirlerin çoğu bugün, eğitimsiz bir köylünün çok iyi eğitimli, bilgili bir insana tam olarak anlamlandıramadığı, sözlü-yazılı olarak ifade edemediği anlatmaya çalışması gibi bir tablo çıkartıyor ortaya. uçak, kamyon, motor teknolojisinden habersiz insanın bunları pırpır, dırındırın, koca bir kazan, kanat çırpmayan kuş şeklinde tanımlaması gibi. belki de biz, kanat çırpmayan kuşu çok yakından tanıyoruz ya da hiç olmazsa algılayacak birikime sahibiz ama "kanat çırpmayan kuş"la anlatılmaya çalışılan şeyin ne olduğunu çözmeye çalışıyoruz. arada bir iletişimsizlik, bir kültür farkı, devir ayrılığı söz konusu.
güneşin battığı, balçıkla sıvanmış yer neresidir, nedir dünya üzerinde güneş ışığının o an için ulaştığı son nokta mı yoksa, evrende ışık geçirmeyen katmanlarla örülü bir atmosfere sahip gezegen midir, bir alan mıdır yoksa başka bir şey midir bunu anlamak mümkün değil. bir şeylerle bağdaştırmak mümkün ama 100 yıl sonra neyle bağdaşacağını kestiremeyiz.
farklı kültürlerde de böyle bir karakterden bahsedilmesi bana göre, insanlığın böyle bir karakterle muhatap olduğu, kendince tasvir etmeye çalıştığı ve bir şekilde bu karakterle etkileştiğini düşündürüyor.
göründüğü kadarıyla transformers-optimus prime şeklinde bir olay anlatılmak isteniyor tasvirlerde. hem kaptan da çift boynuzlu mehhehe.
bilim teknik ilerledikçe bakış açıları da değişecektir. gizemli bir vaka ya da az kişinin bildiği bir sır şimdilik.