Bu makalede 627 yılında yapılan Beni Kureyza katliamına değinilecektir.
627 yılında Beni Kureyza isimli bir medineli kabileden 900e yakın Yahudi Muhammedin emri üzerine müslümanlarca katledildi. Katliam sabahın ilk ışıklarıyla başlayıp gecenin ilerleyen saatlerine dek sürdü. Kaçabilenler esir olarak alınıp köle pazarlarında satıldılar.
Kuranda bu olay Ahzab Suresinin 26. Ve 27. Ayetlerinde şöyle geçer:
Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
Allah, onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı. Allahın her şeye gücü yeter.
Kuranda yazanların incelenmesi
Yukarıdaki ayetlerde değinilen insanlar Beni Kureyza kabilesindeki Yahudilerdir. Bu yahudilerin katli için ortaya sürülen sebep ise iddia edildiği üzre Medineli müslümanlarla savaşmaya gelen Mekkelileri desteklemeleridir. Bu Kuran ayetlerinin incelenmesi, olay gerçekleştikten sonra Kuranda yer aldığı bilgisini doğrulamaktadır ve yine bu ayetlere göre Ehl-i kitaptan olup Mekkelilere yardım edenleri suçlayan Allahtır. Müslümanlar genellikle Beni Kureyza katliamını bu ayetleri göstererek haklı çıkarmaya çalışırlar çünkü ayetler Kureyza kabilesinin anlaşmayı bozup müslümanlara karşı Mekkelilerle birleştiğini ima eder. Varılan sonuç, anlaşmanın bozulup Mekkelilerin tarafında savaşmak hainlik olduğu için, Beni Kureyzanın yahudileri toptan imha edilmeyi haketmiştir.
Bu suçlama tamamen temelsizdir ve Beni Kureyza kabilesi tarafından toptan yokedilmeyi gerektirecek hiçbir hainlik yapılmamışır. Bu insanlar sadece Muhammedin saldırganca tutumunun bir kurbanı olmuşlardır. Kuran üzerinde ilerlemeye devam ettikçe bu nokta daha iyi anlaşılacaktır. Bu sebeple Kuranın Hendek Savaşından ilk bahsettiği yerden başlamak gerekir. Çünkü söz konusu katliam bu savaştan sonra gerçekleşmiştir.
Ey iman edenler! Allahın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi. (Kuran 33:9)
Allah, kendisine inananlara bağışladığı nimetleri hatırlatıyor. Büyük ordular Müslümanlara saldırmaya geldiğinde, onların üzerine rüzgar göndererek düşmanı geri çeviriyor ve inananları felaketten kurtarıyordu. Bu ayet Muhammedin düşmanlarının Allah tarafından geri çevrildiğini ima ediyor. Ancak düşmanların savaştıktan önce mi sonra mı çevrildiğinden hala emin değiliz. Kuranı okumaya devam edersek;
Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vâdinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman; (Kuran 33:10)
Burada Allah devasa Mekke ordusuyla karşılaştığında müslümanların durumunu gösteriyor. Müslümanlar Allahtan şüphe duymaya başlıyorlar, böyle büyük bir orduyla çarpışmanın onlar için hiç de iyi sonuçlanmayacağına inanıyorlar. Ibn Kesir tefsirinde bunu açıkça ortaya koyar:
ibn Jarir şöyle demiştir: Allahın elçisinin yanında olanlardandan bazılarının şüpheleri vardı ve sonucun müminlerin aleyhine olacağını ve Allahın buna izin verebileceğini düşünmüştü. (Ibn Kesir - Kuran 33:10 tefsiri)
Kuran ayetleri Ibn Kesirin tefsiri ile ele alındığında Muhammed ve ordusunun Hendekte savaşacak durumda olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor. Muhammed Mekke ordusunun gücünü çok önceden duymuştu ve bu sebeple silah arkadaşlarından olan iranlı Salmanın tavsiyesine uydu ve Mekkelilerin müslüman topraklarına girmesinin önüne geçmek için çevrelerine hendekler kazdılar. Savaşa adını veren şey de Muhammedin uyguladığı bu taktiktir. Mekkeliler iki kabileden oluşan dev bir orduydu. Bu kabileler Kureyş ve Gatafan kabileleriydi. Muhammedin bu savaşta böylesine defansif bir duruş sergilediği gerçeği dahi zamanın müslüman ordusunun zayıflığını ve düşmanlarının kuvvetini ispatlıyor.
Hendek savaşının aslında kimsenin tek kılıç sallamadığı bir savaş olduğu açıktır. Kalabalık sayıda oldukları ve o zamanki müslümanların tamamını yok edebilecekleri halde Mekke ordusu hendeklerin önünde durmak zorunda kalmış ve müslümanların toprağına giriş yolunu bulamamıştır. Müslümanlara ulaşmanın tek yolu Muhammedin hendek kazmadığı Beni Kureyza yoludur. Sonuç olarak savaşıp galip gelmek isteyenler sonuç alamamış ve eli boş olarak geri dönmüşlerdir. Allah Kuranda düşmanın üzerine rüzgar göndererek, yerleşim yerlerini dağıtarak korku saldığını ve bu sebeple geri çekilmek zorunda kaldıklarına tanıklık ediyor. Bu sebeple Kuran savaşın gerçekleşmediğini doğruluyor.
Hadislerde yazanların incelenmesi
Kuranda yazanlardan yola çıkarak Hendek savaşının hiç yapılmadığı ispatlandığına göre, savaşmadan canlarını kurtaran Muhammed ve ordusunun dikkatini Beni Kureyzaya çevirmesine neyin sebep olduğunu güvenilir islami kaynaklardan araştırmak gerekir. Allahın kendisi Mekkelileri geri çevirdiğini ve müslümanların kaçmalarına yardım ettiğini, aksi taktirde onları kaçınılmaz bir yokoluşun beklediğini belirtiyor. Şimdi ibn Kesire dönelim ve bundan sonra neler olduğuna bakalım:
Allahın elçisi Medineye zaferle döndü ve insanlar silahlarını bıraktı. Allahın elçisi yıkanarak savaşın kirini üzerinden atarken, Cebrail sırmalı ipek kumaştan bir örtü içinde ona göründü ve dedi ki Silahlarınızı bıraktınız mı ey Allahın elçisi? Muhammed Evet dedi. Ardından Cebrail Ama melekler henüz silahlarını bırakmadılar, ben daha yeni insanların peşinden geliyorum. Yüce Allah senden kalkmanı ve Beni Kureyzaya yürümeni emrediyor.
Başka bir anlatıma göre
Cebrail: Ne iyi bir savaşçısın! Silahlarını bıraktın mı? Muhammed Evet der. Cebrail der Ama biz silahlarımızı henüz bırakmadık, ayağa kalk ve bu insanların üzerine yürü. Muhammed Nereye? der. Cebrail Beni Kureyzaya. Çünkü Allah beni onları sarsmakla görevlendirdi der. Böylece Allahın elçisi Muhammed derhal ayağa kalktı ve insanlara sadece birkaç kilometre uzaklıkta olan Beni Kureyzanın üzerine yürümeyi emretti. (Ibn Kesir tefsiri Beni Kureyzaya karşı yapılan sefer)
ibn-Kesirin bu anlatımı sahih hadisler tarafından da desteklenir:
Ayşe şöyle demiştir: Allahın elçisi Hendek savaşından döndükten sonra silahlarını bıraktı ve yıkanmaya gitti. Derken başı tozla kaplanmış olan Cebrail ona göründü ve şöyle dedi, Silahlarını bırakmışsın! Allaha hamdolsun ki ben henüz silahlarımı bırakmadım. Allahın elçisi sordu: Nereye gitmem gerekiyor? Cebrail Beni Kureyza kabilesinin olduğu yönü göstererek Bu tarafa dedi. Böylece Allahın elçisi onların üzerine yürüdü. (Sahih Buhari 4:52:68)
Bu anlatımdan açıkça anlaşılacağı üzre Muhammed ve takipçileri Mekke ordusunun geri çekilişinin ardından rahatlayıp dinleniyorlardı. Cebrail, Allahın emirleriyle ortaya çıkana kadar Beni Kureyzaya karşı bir sefer düzenleme planları yoktu. Bu durum ayrıca şunu da ortaya koyuyor ki; Mekke ordusu Hendek Savaşında kazılan hendeklerin önünde tıkılıp kalmışken, Beni Kureyza kabilesi müslümanlara kötü bir şey yapmamışlardı. Kaynakların belirttiğine göre kuşatma neredeyse bir ay kadar sürmüştü ama sonunda Mekkeliler savaşmadan ayrılmışlardı. Savaşabilmeleri mümkün değildi çünkü hendekler Muhammedden hiç beklemedikleri yeni bir taktikti. Müslümanlara ulaşmanın tek yolu Beni Kureyzanın tarafı olduğu için Beni Kureyza kalesinden yeşil ışık beklediler ancak o ışık hiç yanmadı. Mekkeliler en nihayetinde dünya üzerindeki tüm müslümanları haritadan silmekle sonuçlanacak tam teşekküllü bir savaşa müdahil olma umutlarını kaybedip geri çekildiler.
Düşman geri çekildikten sonra, müslümanlar için silahları bırakma ve rahatlama zamanı gelmişti. Ancak kumandanları Muhammed için hiç de öyle değildi. Kazanç elde etmeden geri çekilmeyi kendine yediremedi. Geçmişte girdiği her savaştan galip ayrılmış, zafer ona ve takipçilerine ganimet ve köle kazandırmıştı. Uhud savaşı bu konuda tek istisnaydı. Bu savaşta ise, canlarını kurtarsalar da bir şeyler eksikti: ganimet. Mekkelilerin geri çekilişi onları bundan mahrum bırakmıştı.
Cebrailin gözükme zamanı gelmişti. Muhammedin kendisini ve silah arkadaşlarını tatmin etmek için savaş ganimetine ihtiyacı vardı. içinde sadece küçük bir garnizonun olduğu yakınlardaki bir kale bunu elde etmek için kolay bir hedefti. Derken Cebrail Allahtan emirlerle çıktı geldi: Hayır Muhammed, hedefe ulaşmadan silahlarını bıraktın dedi. Çünkü Cebraile göre burada ana hedef toplu katliamdı ve bu yolla elde edilecek ganimetti.
Eğer Beni Kureyza gerçekten ihanet etmiş olsaydı, islamın peygamberi Muhammed ve takipçileri kazdıkları hendeklerde gömülü vaziyette olurdu. Bu olmadı ve Muhammedin silah arkadaşları Beni Kureyzaya ilerlemek için bir sebep görmedi. iddia edilen ihanetten haberleri yoktu. Bu sebeple Mekkeliler ayrılır ayrılmaz silahlarını bırakıp normal hayatlarına döndüler. Ancak Muhammed, ikinci kişiliğinin yani Cebrailin yardımı ile olaya müdahale edince her şey değişti. Bu durum iddia edilen ihanetin bugün müslümanlar tarafından katliamı haklı çıkarmak için uydurulan bir bahane ya da mazeretten başka bir şey olmadığını gözler önüne seriyor.
Sonrasında, teslim olana kadar islam savaşçıları bu zayıf kabileyi bir aya yakın süre kuşatma altına tuttular. Kuşatma Yahudilerin koşulsuz teslim olması şartıyla sona erdi. Artık teslim olan kabilenin kaderi Muhammedin ellerindeydi. Gelin detayları Muhammed Hüseyin Heykelin kitabı Hz.Muhammedin Hayatından okuyalım:
Beni Kureyza Muhammede topraklarını terketmelerini ve Adhriata çekilmelerini teklif eder ancak Muhammed bunu reddeder ve kararında diretir. Sonra el-Aws kabilesine ulaşılır ve yardım etmeleri istenir. el-Aws tan bir grup gelir ve olayı çözüme kavuşturacak bir düzenlemenin yapılması için Muhammede ricada bulunurlar. Muhammed, el-Aws kabilesinden birisinin hükmü ile olayın çözülmesini teklif eder ve bu kişinin onlar tarafından seçilebileceğini belirtir. Yaşanan gelişmeler Kureyza Yahudilerine ulaştırılır ve Sad bin Muaz seçilir. Sad, el-Aws kabilesinden itibarlı bir kişi olup sağlam muhakemeleriyle tanınırdı. Sad yahudilere gidip birgün Muhammed ile yüzleşmek zorunda kalacaklarını tahmin eden ve bunu onlara söyleyen ilk kişiydi. Yahudilerin Muhammede ve müslümanlara küfredişlerine tanık olmuştu. Sad hakem olarak seçildikten sonra her iki tarafın da kendisinin vereceği hükme sadık kalacaklarına dair söz vermelerini istedi. Sözler verildikten sonra Beni Kureyzadan kalesinden çıkmasını ve silahlarını teslim etmelerini söyledi. Sad ardından savaşan erkeklerin kılıçtan geçirileceğini, mal varlıklarının savaş ganimeti olarak ele geçirileceğini, kadın ve çocuklarının tutsak olarak alınacağını belirtti. Muhammed hükmü duyduğunda Melekler şahidim olsun ki, Allah ve ona inananlar senin hükmünden memnun kaldı Sad. Üstüne düşen vazifeyi iyi bir şekilde yerine getirdin. dedi. Ardından Muhammed Medineye dönüp burada Yahudi savaşçılarının getirilip, öldürüleceği ve gömüleceği büyük bir mezar kazılmasını emretti. [1] (Muhammed Hüseyin Heykel Hz.Muhammedin Hayatı s.337)
ibn ishak Beni Kureyza adamlarının öldürülüşünü şöyle anlatıyor:
Derken teslim oldular ve Allahın elçisi onları Medinede bir bölgeye hapsetti. Ardından elçi Medine pazarına gidip orada hendekler kazdı. Gruplar halinde getirilen Yahudilerin kafalarını kesip bu hendeğin içine atıyordu. Aralarında liderleri ve Allahın düşmanı olan Kab Esed de vardı. Toplamda 600-700 arasındaydılar, bazıları sayıların 800-900e kadar ulaştığını da dile getirir. Gruplar halinde öldürülecekleri yere götürülen Yahudiler, liderlerine başlarına neyin geleceğini sorduklarında Kab onlara Anlamıyor musunuz? Mübaşir isimlerinizi okuyor ve bir giden bir daha dönmüyor. Sizi bekleyen ölümdür! dedi. Allahın elçisi sonuncusunun kellesini alana kadar bu böyle devam etti. Liderleri Kab getirildiğinde üzerinde çiçekli bir kaftan vardı. Öldükten sonra onu kimse almasın diye üzerine küçük delikler açmıştı. Allahın elçisini görünce şöyle dedi: Allah şahittir ki, sana karşı geldiğim için kendimi suçlamıyorum, ancak kim Allahı terkeder se o terkedilenlerden olur. Ardından adamlarına dönüp Tanrının emri doğrudur. israiloğullarına karşı bir katliam yazılmıştır dedi. Sonra oturdu ve kellesi uçuruldu. [2][3][4] (ibn ishak)
ibn Kesire göre:
Derken Allahen elçisi hendeklerin kazılmasını emretti ve hendekler kazıldı. Omuzlarından bağlanmış bir şekilde getirildiler ve kelleleri uçuruldu. Sayıları 700 ile 800 arasındaydı. Ergenliğe ulaşmamış çocuklar ve kadınlar esir olarak alındılar ve mallarına el konuldu. (Ibn Kesir tefsiri Beni Kureyzaya karşı yapılan sefer)
Ayrıca mutlaka değinilmesi gereken başka bir ayrıntı da Beni Kureyzalıların hepsi başları uçurulacak kadar şanslı değildiler. Yaşamları bağışlananları çok daha kötü bir kader bekliyordu. Tekrar Muhammed Hüseyin Heykel anlatıyor:
Peygamber Beni Kureyzanın mallarını, kadınlarını ve çocuklarını (beşte birini halka hizmet için ayırdıktan sonra) bölüştürdü. Her atlı 2 kişilik pay aldı, bir tane kendisi, bir tane atı için. O zamanlar müslüman ordusunda 36 adet atlı vardı. Sad ibn Zayd al Ansari, müslümanların askeri gücünü artırmak için at ve zırhla takas etmek üzre Najda birkaç Beni Kureyza tutsağı gönderdi.[5] (Muhammed Hüseyin Heykel Hz.Muhammedin Hayatı s.338)
At almak için satılan tutsaklar Beni Kureyza kabilesinin kadınlarıydı. ibn ishak bunu doğruluyor:
Ardından Allahın elçisi, Najda bin Abdul-Ashalın kardeşi olan Sad ibn Zayd el Ansari için Beni Kureyzanın tutsak kadınlarından bazılarını gönderdi ve onları silah ve at satın almak için sattı. (ibn ishak: 693)
Müslümanların itirazları
En sık karşılaşılan Müslüman itirazı Muhammedin bir ihanete cevap verdiği ve bu ihanete karşılık verilebilecek en ağır cezai hükmü uygulamayı seçtiğidir. Ancak Beni Kureyzanın üzerine atılan ihanet iddiası rasyonel bir akıl için kabul etmesi çok zor bir şeydir. ihanet etmesi için, Beni Kureyzanın müslümanlara saldıran ittifak ordusuna katılmış olması gerekmektedir. Eğer öyle olsaydı (Beni Kureyza Mekke ordusuna katılsaydı) savaş müslümanların toptan yokoluşu ile sonuçlanırdı. Ancak Mekke ordusunun başındaki Ebu Sufyanın geri çekilmeden önceki sözleri Beni Kureyzanın Mekkeliler ile birlik olup müslümanlara karşı ittifak kurmadığını kanıtlamaktadır. Ibn ishakı alıntılarsak;
Ebu Sufyan şöyle demiştir: Kalıcı bir yerleşkede değiliz, atlar ve develer ölüyor; Beni Kureyza bize olan sözlerini tutmadılar ve onlar hakkında rahatsız edici haberlar aldık. Yemek pişirmemize, ateş yakmamıza ve çadır kurmamıza engel olan güçlü rüzgarı görebiliyorsunuz. Evlerinize dönün, zira ben öyle yapacağım. (ibn ishak: 683)
Ek olarak, ne Muhammed ne de takipçileri Beni Kureyzayı ihanet etmekle suçladı. Mekkeliler ayrıldıktan sonra, Beni Kureyzayı kuşatmak akıllarında bile yokken peygamber böyle bir şeyin gerçekleştiğine tanıklık etmesi için Cebraili aşağı indirtmesi gerekti. Bu durum, kabilenin toptan yokedilmesini gerektiren bir ihanetin olmadığını kanıtlamaktadır. Kuranda yazan Beni Kureyzanın müslümanların düşmanı Mekkeliler ile taraf oluşu, olaylar gerçekleştikten sonradır, o esnada değil. Sonrasında Muhammed koca bir Yahudi kabilesinin soykırıma uğramasını haklı çıkarmak için bir sebep gerektiğini hissetmiş olmalı ki bu konuda ayetler üretmiştir.
Müslümanlar tarafından öne sürülen bir başka argüman da Beni Kureyzaya hükmü verecek olan hakimi seçme şansının tanındığıdır. Beni Kureyza kendi seçtikleri hakim Sad bin Muaz sebebiyle katliama uğramıştır demektedirler. Bu yüzden de Muhammedin eli onların kanlarına bulaşmamıştır.
Bu argüman bazı sorunları beraberinde getirmektedir:
Öncelikle islami kaynaklarda Sad bin Muazın hakem olmasına karar verenin Beni Kureyza mı yoksa dost kabileleri Aws mi olduğu belirli değildir. Bu durum şu sahih hadiste belirtilir:
Ebu Sayid el Kudri şöyle demiştir Bazı insanlar (Beni Kureyzanın Yahudileri) Sad bin Muazın hükmünü kabul edeceğini söyledi o sebeple peygamber onu çağırdı. Bir eşeğin sırtında geldi ve o camiye yaklaştığında peygamber Ayağa kalkın ve dedi ve sonra Sad, bu insanlar senin hükmünü kabul edeceğini söylediler şeklinde ekledi. Ardından Sad Benim hükmüm savaşçılarının öldürülmesi, çocukları ve kadınlarının tutsak olarak alınmasıdır dedi. Bunun üzerine peygamber Allahın hükmüne yakın bir hüküm verdin dedi. (Sahih Buhari 5:58:148)
Buharinin ingilizce çevirisinde Sad bin Muazın hükmünü kabul edenlerden bahsedildiği yerde (Beni Kureyzanın Yahudileri) kısmı eklenmiştir ancak Arapça yazılan eserin orjinalinde böyle bir kısım bulunmamaktadır. Bu sebeple Sadın hüküm vermesini kabul edeceğini söyleyenler Aws kabilesiydi. Beni Kureyza gibi zaptedilmiş ve diz çöktürülmüş insanlara hakimlerini seçme hakkının sunulması zaten anlamsızdır. Bu yüzden elimizdeki kanıt Müslümanların Teslim olan Beni Kureyza kabilesine hakimlerini seçme hakkı tanınmıştır iddiasının karşısındadır.
Dahası, eğer birisi Beni Kureyzaya hakimlerini seçme hakkı verildiğini kabul etse dahi Muhammed temize çıkmamaktadır. Sahih hadisleri dikkatli inceleyen birisi görecektir ki Sad bin Muazın tek yaptığı Muhammedin amaçladığı şeyi hüküm olarak dile getirmektir. Sad bin Muaz kanlı hükmünü dile getirdikten sonra Muhammed derhal onu alkışlayarak Sadın hükmünün Allahın hükmüyle bir olduğunu söylemiştir. Tekrar Sahih Buhariden:
Ebu Sayid el Kudri şöyle demiştir Banu Kureyzanın insanları Sad bin Muazın hükmünü kabul edeceklerini belirttiler. Peygamber de Sadı çağırdı. Sad eşek sırtında geldi ve Peygamber ona Bunlar senin hükmünü kabul edeceklerini söyledi dedi. Bunun üzerine Sad Erkeklerini (savaşçılarını) öldür, çoluk çocuğunu da tutsak olarak al. Bunun üzerine peygamber ona Sen Allahın hükmüne uygun hüküm verdin dedi. (Sahih Buhari 5:59:447)
Muhammed zaten kabileyi kıyımdan geçirmek istiyordu, hatta Sad bin Muaz işe dahil olmadan önce bile. Kabileyi kuşattığı zaman bu plan kafasındaydı. Ebu Lubabayı kuşatma esnasında elçi olarak Beni Kureyza kalesine göndertti. ibn ishakın siyerinde bu olaydan bahsedilmekte.
Allahın elçisi Ebu Lubabayı Beni Kureyza kabilesine gönderir. Kureyzalılar onu gördüklerinde yanına giderler. Kadınlar ve çocuklar yanına gidip karşısında ağlarlar ve Ebu Lubaba onlara üzülür. Kureyzalılar Ey Ebu Lubaba, sence Muhammedin hükmüne teslim mi olalım? Ebu Lubaba Evet dedikten sonra eliyle boğazını gösterek katliama uğrayacaklarını işaret eder. (Ibn Ishak: 686)
Hatırlatırız, anlatılanlar kuşatma anında gerçekleşmiş olup Sad bin Muaz kuşatmadan sonra bu olaya dahil olmuştur. Burada Muhammedin elçisinin Beni Kureyzalılara Muhammedin niyetini açıkladığını görüyoruz. Sonrasındaysa Ebu Lubaba kuşatma altındaki kabileye Muhammedin planını anlatmaktan suçluluk duyar. Çok geçmeden orayı terkedecek ve kendisini caminin sütunlarından birine bağlayacaktır. Bu durumla ilgili ibn ishakda şunlar geçer:
Ardından Ebu Lubaba onları terketti ve peygamberin yanına gitmek yerine Allah beni yaptığım şeyden dolayı affetmedikçe buradan ayrılmayacağım diyerek kendisini caminin sütunlarından birine bağladı. Bir daha asla Beni Kureyzaya gitmeyeceğine, Allaha ve onun elçisine ihanet ettiği şehirde bir daha asla görünmeyeceğine dair Allaha söz verdi. (Ibn Ishak: 686)
Eğer Beni Kureyzanın başına gelenlerin sebebi tamamen Sad bin Muaz ise, ibn ishakda yazanlar nasıl açıklanabilir? Orada yazanlar Muhammedin Beni Kureyzayı soykırım yapma niyetiyle kuşattığını ortaya koyuyor.
Müslümanlar arasında tutulan bir diğer argüman da Beni Kureyza Yahudilerinin Tevratta yer alan, kendi kanunları çerçevesinde öldürüldükleridir. Argümana göre Sad bin Muazın hükmü Tesnim 20: 10-18le örtüşmektedir. Müslümanlara göre buradan yola çıkılırsa ne islam ne de müslümanlar suçlu olarak gösterilebilir.
Gerçekte, Tesnim 20: 10-18 Tevratın kanunu değildir. O sadece Yahudi-Hıristiyan tanrısından gelen belirli bir fetih planı hakkında belirli bir yöndür. Tevratta vaadedilen topraklara ulaşıldığı için artık geçerliliği de yoktur. Üstelik ne ihanetle ilgisi vardır ne de ihanet eden dostlarlara nasıl muamele yapılacağıyla. Bu sebeple eğer Muhammed ya da Sad bin Muaz gerçekten de bu kanunları kabileye uyguladıysa, bu, yanlış duruma yapılan, yanlış kanunun yanlış uygulamasıdır. Allahın peygamberi olarak Muhammed bu yanlış kanunların yanlış uygulamasını kolaylıkla yürürlükten kaldırabilirdi.
Ayrıca müslümanların bu argümanı şu soruları gündeme getiriyor:
1.Neden müslümanlar Tesnimin (Tahrif edildiğini iddia ettikleri yazıt) hükmünü başka durumlarda zalimce, sert ve soykırım örneği olarak gösterip eleştirirken şimdi birden bire onu adil ve doğru kabul ediyorlar?
2. islami kaynaklar Muhammedin Beni Kureyza liderleri gibi sadece savaşan erkekleri değil aynı zamanda liderlerinin/büyüklerinin kararlarıyla yakından ilgisi olmayan erkek çocukları da öldürdüğünü yazar. Niçin masumlar gereksiz yere katledildi?
Bazı müslümanlar Beni Kureyza içinden sadece savaşabilenlerin öldürüldüğünü iddia eder. Kendi kaynaklarına göre bu doğru değildir. Muhammed Yahudiler arasından kimin savaşabileceğine nasıl mı karar vermiş? Kendi kaynaklarından okuyun:
Allahın elçisi onlardan ergenlik çağına erişen herkesin öldürülmesi gerektiğini emretti. (Al-Tabari: Cilt 8. (s. 38))
Başka bir kaynak ise öldürüleceklerin -ergenlik çağına ulaşmış olsun olmasın farketmeksizin- nasıl belirlendiğini anlatıyor:
Attiyah el-Qurazi şöyle demiştir: Ben Beni Kureyza tutsakları arasındaydım. Bizi incelediler ve aramızdan kasık kılı olanlar öldürüldü, olmayanlar sağ bırakıldı. Ben henüz kılı olmayanlardandım. (Abu Dawud 38:4390)
Önceden de gösterdiğimiz gibi, Muhammed Sadın hükmünün Allahın kanunları çerçevesinde uygun olduğu beyanında bulundu. Bu sebeple müslümanlar gereksiz yere Tevrata atıfta bulunmayı bırakmalı ve kendi peygamberleri Muhammedin Sadın hükmünü alkışlayarak onayladığına yoğunlaşmalı.
Son olarak, Müslümanlar için sonsuza dek mükemmel örnek , (insan-ı Kamil) olan Muhammedin Beni Kureyza Yahudilerini kuşatmadan onlarla nasıl iletişim kurduğunu öğrenmek ilginç olabilir. Kaynaklar kendileri konuşsun:
Allahın elçisi onların kalelerine yaklaşınca şöyle dedi Sizi maymunların kardeşleri , Allah sizi rezil edip intikamını üzerinize mi saldı? Beni Kureyzalılar cevapladı: Ey Muhammed, sen vahşi bir insan değilsin. (Ibn Ishak: 684)
Yine sahih derlemelerden:
El-Bara şöyle demiştir Kureyzanın kuşatma gününde, Allahın elçisi Hassan bin Thabite der Onlara şiirlerinle acı çektir, Cebrail seninle dedi. (Sahih Buhari 5:59:449)
Çaresiz insanlara maymunların kardeşleri sözleriyle acı çektirmek ve takipçilerini aynı şeyi yapmaları için tahrik etmek Allahın peygamberi için ne derece uygun bir eylemdir? Üstelik bu hakaretleri kuşatmadan önce söylediğini belirtmeye ihtiyaç var mı bilinmez.
Sonuç
Müslümanlar bu suçu haklı çıkarmak için pek çok apolojetik argüman ortaya atar. Kullandıkları en meşhur argüman Beni Kureyzanın sözde ihanetidir. Herhangi bir ihanetin Hendek savaşında islamı tarihe gömeceği düşünülürse bu sözde ihanet argümanının kusurları açıkta ortaya çıkar.
Tesnim (kendileri tahrif edildiğine inandıkları dini yazıt) ve işe çok sonradan dahil olan Sad bin Muaz kullanılarak ortaya attıkları bahaneler eleştiriye maruz bırakıldığında ayakta kalamıyor. Çünkü Muhammed bu kabileyi hakim Sad bin Muaz davet edilmeden önce kıyımdan geçirmeyi planlamıştı.
Hatta Sad hükmünü açıkladıktan sonra, koşarak ondan yana taraf alıp, bu hükmün Allahın da hükmü olduğunu duyuran kişi Muhammed idi. Tüm bu durumları işin içine dahil ettiğimizde, bu olayı savunmak için ortaya sürülebilecek geçerli bir argüman bulunmamaktadır. Bu olaydan sonra Arabistanda Beni Kureyza adında bir kabile olmamıştır
Referanslar
Haykal, Muhammad Husayn (Author). Al-Faruqi, Ismail Raji (Translator). (2002). The Life of Muhammad. (p. 337). Selangor, Malaysia: Islamic Book Trust.