kitabımda gerçeğe aykırı olabilecek tek bir satır bulamazsınız diyor marquez. kendi yaşantısında daha doğrusu çocukluğunda edindiği deneyimlerin, anlatıların hepsini sanatsal ve çarpıcı bir yolla anlatmanın yolunu yüzyıllık yalnızlığı yazarak bulmuştur.
bundan daha iyisi de olamazdı herhalde.
kitap yazarın hayatından esintiler sunuyor demek belki az gelir. insanoğlunun ortaya çıkış sürecinden, bugünkü yaşamından derin manalar barındırıyor. hikayenin aktarımı sırasında aile için çarpık ilişkiler, çocuk istismarı, acımasız durumlar daha doğrusu günümüz dünyasının gerçekliğinde var olan ve gelecekte de var olacak olaylar yazar tarafından duygusuzca sanki normal bir şeymiş gibi -büyükannesinin anlatım tarzı- anlatılıyor. sanırım kitabın bizi saran güzelliği de burada yatıyor.
yüzyıllık yalnızlık modern masalın en güzel örneklerinden... yalnızlığa mahkum olan bir soy geleneksel ve maddeci bir anlayış arasında tarihin tekerrürünü kanıtlayacak olaylara dahil oluyorlar. sonunda geçmişte aslında var olan bir takım şeylerin, unutulduğunu; geçmişin sanki hiç yaşanmamış var olmamış gibi gösterebilecek olan bir şey olduğunu çarpıcı bir şekilde gösteriyor.