Bir zamanlar başıma geldi..
Babamla çok erken ayrıldı yollarımız. 18 yaşımdaydım doğduğum büyüdüğüm memleketi bırakıp taa ankaralara geldiğimde. Sonra araya düzeltmeye çalıştım, olmadı.. bir türlü affetmedi ankaraya gittim diye. Sonra evlilik geldi çattı. Evleneceğim kadını kesinlikle istemedi. Ben de çektim resti. Kıyametler koptu.. bir baba düşünün ki oğlunun düğününe gelmesin. Orada bitti her şey. Bundan sonra ne aradık ne sorduk. Ee kader var ya kader. Babam hastaymış meğerse. Ağırlaşınca ankaraya getirmişler. Şans işte, kader, ilahi..
Sonra ne oldu. Hastaneye gittim -gittik- eşimle beraber. Kovulduk. O gece eşim bütün gece ağladı. Sevdiğim kadının ağlaması içimi hem paramparça etti hem de katılaştırdı. Eşim de hamileydi o aralar. Oğlum doğunca ben eşim olmadan gittim, görmek istemedi yine beni. Oğlu değilmişim artık. Zor bela, ona bir oğlum olduğunu söyledim. Verdiği tepki yine aynıydı. O saatte bitti benim için. Hastaneden çıkışım o çıkış. Haftalarca gitmedim.
Sonra geldi çattı kader. Durumu ağırlaştı. Yoğun bakıma aldılar. Haberi telafonla aldım. Hastaneye gitmedim ama gözüme uyku girmedi.
Düşünceler o kadar garip ki. ilk kez ağlamışımdır heralde. Sürekli gözünüzün önüne mutlu anılarınız geliyor. Ona çok şey söyleyeceğiniz geliyor, söyleyemedikleriniz.. neden böyle oldu diyor insan. Soruyor ve soruyorsunuz. En sonunda dayanamayıp yine hastaneye gidiyorsunuz.
Evet gittim. Gördüm. Sonra tekrar nefret ettim, çıktım gittim.
Gidişim o gidiş.
Bir oğul düşünün babasının cenazesine katılmasın. Evet, o evlat benim. Memlekette çok konuşulmuş ardımdan. Ha sor bana sikimde mi ?
Böyledir işte. ilginçtir. Acayiptir. Kelimeleri yazarsınız ama yazarken ne hissettiğinizi anlamaz okuyanlar.