türkiye'de varlığı hissedilen enterasan bir siyasal akım. esasen bu "anadoluculuk" tanımlamasıyla ben şimdiye kadar hiçbir akademik yayında karşılaşmadım. lakin akıma dahil olduklarını iddia edenlerin kendi ağızlarından bu tanımlamaların duyulduğu şahsımca gözlenmiştir. bu sebeple biraz "uydurma" bir tanımlama aslında. bizzat uydurdum az önce.
nedir anadoluculuk?
anadoluculuk, milliyetçilik karakteristiğiyle örülmüş 80 sonrasında öne çıkan ve 80 öncesinde de dönemin sol akımlarında bulunduğu "iddia edilen" bir akım. en kaba haliyle "sağcı da değiliz solcu da, vatanımızı seviyoruz biz" şeklinde sloganlaştırılır.
milliyetçilikle örüldüğünü söyledik lakin anadoluculuk kendisini milliyetçilikle tanımlamaktan kaçınır. zira millet fikri yerine vatan fikrini öne sürer. "biz, lazımızla, kürdümüzle, komşu devletlerle biriz. gül gibi geçiniriz ama emperyalistler bizi rahat bırakmazlar" tarzı bir düşünceye çok sık rastlarız. şidmi şu söylenebilir, "ne yani kötü birşey mi diyor adamlar?" hayır. lakin sürekli bir emperyal korku içinde yaşamak, vatansever paranyoları totaliter ideolojilerin bir yansımasıdır. sürekli işgal edileceği, bölüneceği, elinden herhangi bir özgürlüğünün alınacağı korkularıyla yaşatılan bireyin gözünde devletinin kutsiyeti daha da artacaktır.
zaten dikkat edersek anadolucuların tüm siyasal, ekonomik, sosyal hezeyanlardan sorumlu tuttukları kesimler arasında asla devleti göremeyiz. "devleti yönetenler, 50 yıllık sağ iktidarlar bu ülkeyi yaşanmaz kılmışlardır" gibi söylemlerden çıkamazlar. yalnızca bunu tekrarlarlar. neden? çünkü devlet kutsaldır. çünkü asker kutsaldır. çünkü bürokratik türkiye cumhuriyeti'nin tek denge unsuru "sağ iktidarlar" ve "plazacı medya"dır.
sanıyorum anlattıklarımdan hangi büyük türk düşünürünü kastettiğimi anlıyorsunuz. nihat genç, medyada ve akademik çevrelerde kendisine yakın sesler bulamasa da, halk arasında etkisi artıyor. anadoluculuk, gizlenen milliyetçi ve statükocu yanıyla, cumhuriyet jakobenizmini bastırdığı iddiası ile yola çıktı bile.