oblomov

entry172 galeri video1
    127.
  1. bitiminde insana garip bir hüzün çöktüren kitap. hüzün ki böyle yıkıcı değil ama çok içten bir şekilde üzüyor insanı. kitabı alırken betimlemelerin çok fazla olduğunu ve sıkıcı olduğunu duymuştum. kesinlikle katılmıyorum. betimlemeler çok fazla ama çok da fazla bir sıkıcılık katmıyor romana. okurken gayet akıcı ilerliyor. almayı düşünen, tereddütte kalanlara bütün kalbimle okumalarını tavsiye ediyorum.

    --spoiler--

    - durmadan öteye beriye koşmalar, küçük ihtiras oyunları, hele de açgözlülükler, rekabetler, dedikodular, birbirine çelme atmalar, birbirini tepeden tırnağa süzmeler. konuşmalarını dinledikçe insan budalalaşıyor. ilk bakışta zeki adamlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: "falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı, bilmem neresini kiraladı." başka birisi: "aa! olur şey değil; niçin acaba?" ya da : "falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti, bir başkası üç yüz bin ruble kazandı." illallah bunlardan. bunlar arasında insanlık nerede? insanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? insanlık ufak paralar haline gelmiş.

    - hayat; amma da hayat ha. benim gibi yatakta uzanmıyorlar ama bütün gün sinekler gibi aşağı yukarı inip çıkıyorlar. ne çıkıyor bunlardan? ölü değil mi bu adamlar? oturdukları yerde uyumuyorlar mı? ben yatakta yatıyorum diye kabahatli mi oluyorum?

    - biliyor musun andrey, benim içimde ne yakıcı, ne de kurtarıcı hiçbir ateş yanmadı. hayatımda hiçbir zaman başkalarınınki gibi gittikçe renklenen, parlak bir güne çevrilen bir sabah olmadı; bir sabah ki yakıcı öğlesi geçtikten sonra yavaş yavaş solsun ve kendiliğinden akşama karışsın. hayır, benim hayatım sönmüş başladı. kendimi bilir bilmez sönmeye başladığımı hissettim. bütün hayat tembel ve rahat bir uyku idi. ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu. daha iyisini de bulamadım, göremedim, kimse de göstermedi. doğru, ben yıpranmış bir elbise gibiyim; nedeni de ne iklim ne de iş yorgunluğu. On iki yıldır içimdeki ateş, yakacak hiçbir şey bulamayınca kapalı kaldı, kendi zindanını yaktı ve söndü. on iki yıl geçti, sevgili andrey; artık bu uykudan uyanmak isteğini bile duymaz oldum.

    ayrıca bu kitap, içerisinde zahar gibi bir temizliğe tepki olarak doğmuş ve rahatlık konusunda oblomov'un tamamlayıcısı nitelikte bir karakter de barındırır ki şu sözüne gülmüştüm: "bir gün odama girdi, bir tahtakurusu gördü; sanki tahtakurularını ben icat etmişim gibi kıyameti kopardı."

    --spoiler--

    okuyun bu kitabı. okuyun ki hep beraber şöyle bir "aah ulan ilyinskilerin kızı..." diye iç çekelim.
    2 ...