ve şu asla aklınızdan çıkmasın; niyetler istenildiği kadar iyi olsun, eylemin değerini niyetin iyi olması değil, 'zamanlaması' belirliyor.
sevdiğimiz ve saydığımız bi' amca anlatmıştı bir keresinde. bu amca oğlunu sünnet ettirecekmiş. gariban işi, mahalle düğünü gibi. mahallesindeki komşulardan biri de güzel saz çalıyor türkü söylüyormuş falan. her neyse gidip bu adamdan rica etmiş, "bizim oğlanın sünnetinde iki tangırdatıp, söyler misin?" diye, öbürü de kabul etmiş hemen. düğün günü gelmiş, arayıp taramışlar ama bizim bu amatör sanatçı abimiz ortalıklarda yok. herkesin tadı kaçmış tabi. her neyse bunlar teyple, kasetle falan bitirmişler düğünü ki bizim sazların efendisi belirmiş köşede nihayet, sarhoş hem de. saat olmuş ebesinin şeyi, bu gelmiş bir elinde sazı, öbür elinde bira torbası, "yav nereye gidiyorsunuz, saz çalıcaz daha türkü söylicez" demiş. düğün sahibi bu amca da kendisini sakince yanıtlamış, "bu saatten sonra çalacağın sazı da sikeyim, söyleyeceğin sözü de."
yani buradan da görüleceği gibi niyet ne kadar önemli olursa olsun, sonucu her seferinde zamanlama belirler.