türkiye gerçekleri ile örtüştüğü sebebiyle gözümde kat kat güzelleşen sabahattin ali romanı. bu adamın kitaplarının gerçekliği hep insana tokat atardı ama kuyucaklı yusuf kelimenin tam anlamıyla dayak atıyor. bu anlamda, sabahattin ali'yi sabahattin ali yapan o mutsuz son gerçeği bu kitapta da çok tatmin edici bir sonuç veriyor.
bir yandan da 1930larda yazılan o romandan bugüne hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz, üzücü tabii.
yine para sözü geçen tek varlık. eğer paran varsa, adam öldürebiliyorsun.
hala 15 yaşındaki kızlar alınıp satılıyor.
ve hala 15 yaşındaki kızlara devletin en kıdemli mertebelerindeki insanlar iğrenç şekillerde sahip oluyorlar. (bkz: tecavüz eden komiser yardımcısı)
--spoiler--
yanlış bilmiyorsam kitap bir üçleme olacakmış ancak sabahattin ali'nin ömrü yetmemiş, daha doğrusu yetirilmemiş. zaten bir anlamda eksik kalan bir şeyler de var, kübra gibi. muazzez tercihi, kübra kaderi idi yusuf'un bence. muazzez ile erişemediği saadete onla erişecekti. belki de sabahattin ali bunu bir ask üçlemesi değil, mücadele üçlemesi yapacaktı. eğer öyle olsaydı da kesinlikle bir yerde ince memed ile örtüşürdü.
--spoiler--
kitabın ilk satırında gözünüzde biriken gözyaşları son sayfalarda hadsizce bırakıyor kendini. böyle eserler kolay çıkmaz, okuyun okutun.
edit: kitabın arka kapak yazısında spoiler veren yky'yi kınıyorum.