2007de yazdığı ve unutamadığım Refleks Kırılması adlı makalesini kısaca özetlemek istiyorum:
Rus fizyolog Pavlov, köpeklerine et verirken zil çalınca ve bunu çok kez tekrarlayınca, zil sesini işittiğinde et görmeden de hayvanın salyası akmaya başlar.
Bu, şartlı reflekstir.
Bir gün Pavlovun enstitüsünü su basar; köpeklerin bazıları boğulur; kurtarılabilenler enstitüye toplanır. Pavlov zil çalar, köpekler hiç tepki vermez!
Pavlov şu müthiş sonuca varır:
Ağır travmalar, şartlı refleksleri ortadan kaldırmaktadır.
Ağır travmalarda bizim de şartlı reflekslerimiz (milli duygularımız ve tepkilerimiz) kırılıyor.
Emperyalistler sinsi savaşlarında psikoloji bilimini kullanırlar; etnik psikiyatrinin görevi; tehdit olarak gördüğü ulusların, ulusal bilinçlerinin, tarihlerinin ve benliklerinin sorgulanması, aşındırılması; kısacası milli duygunun yok edilmesidir.
Bir ulusun, ulusal bilincini, ulusal duygusunu ve reflekslerini nasıl yok edersiniz? Bunun denenmiş, sınanmış bir yöntemi vardır: O ulusun tarihsel varlığını sorgulamaya açarsınız! Yani o ulusun tarihini yeniden tartışırsınız. Mesela, Türkler kendilerini kahraman bir ulus olarak mı görüyorlar? Onlara ne kadar korkak bir ulus olduklarını göstermek gerekir! Ya da Türkler Atatürkü çok mu yüceltiyorlar? Onlara Atatürkün ne kadar sıradan birisi olduğunu göstermeye çalışırlar.