ben bir keresinde ortaçağda bir ingiltere şatosunda ikamet eden bir barondum,kahve baronu üstelik. ingiltereden yetiyordum ta brezilyaya şerefsizim. acayip pisliklerim oldu halkı ezdim, aristokraside bayağı bir baskındım. beddua üstüne beddua aldım, yediğim nanelerin hesabını karım bi gece eve yapılan bi baskın sonucu ölerek ödedi.
daha sonra eskimoların avladığı bir balık oldum. karın zarımdan balon yaptılar, sonra filme çektiler beni, arizona dream ya da onun gibi bir şey işte oraki balık bendim.
sonraki yaşamımda stalinin sağ koluydum, komünizm getirecektik sandım faşist olduk komünizme ettik, kültürler erittik, işkence çektirttik şen kahkahalarla filan. ama insan baronken balık olunca dengesini yitiriyor. ay pardon ruh yitiriyor evet...
sonrasında kenyada aids kaptım doğar doğmaz.annemden geçmişti, malum orada tecavüz çokmuşştur, öldüm. çok yaşamadım yani pek hatırlanacak bişey yok.
sonra bir kere de newyorkta geldim dünyaya. annem bir fahişeydi, babam torbacı, evden kaçtım, evsizlere karıştım, bir alacak meselesi yüzünden 2 kıçıkırık bira yüzünden hayatımdan oldum.
şu ara upsy daisy im. sonra belki ilk çağlarda bir araform olurum belki de anlamadığım şey ben dirildiğimde hangi bedende yaşayacağım sonsuz yaşamamı? bari bir seçme hakkı verseler de balık olsam yine. en manalısı o geliyor zira.