uyandım kahvaltı ettik b for'un anne babasıyla. b for ölü gibi uyuduğundan ses etmedik ona. nihayetinde ben erman'la çıktım evden...
anlattığım gibi, paranın dibini görmüşüm gece 3'e kadar nakavt oldu cüzdanım. ne yol parası ayırmışım ne bir şey tam bir gerizekalı örneğiyim. param da var biliyordum evden çıkana kadar. sonradan fark ettim olmadığını ama neyse ki akbilde para var. şimdi, b for'un evi burhaniye'de. boğazın dibi. metrobüse binmem gerek. kadıköy'e geçip, oradan da tekrar üniversiteye 17 ile geçmem gerek...
metrobüse bindik. -dülülü- bastım akbili. erman da bastı. uzunçayır'da indi erman. ha bu arada erman'da da para yokmuş amk sordum tabi. şansımı sikiyim ya neyse. söğütlüçeşme'ye doğru ilerliyor metrobüs. ben de ne bok yesem de üstesinden gelsem şu işin diye düşünüyorum. hemen kafamda bi' hesap yaptım.
akbil'de son 3 küsür tl kaldı. yani sadece 17'ye binip üniversite'ye gidecek kadar...
cüzdanda nakit 15 kuruş var. yani param yok. 15 kuruşun bana gelişi zaten 15 kuruş abi! fazlası etmiyor. sonra hemen beynimde bi kağıt açtım ve yazmaya başladım.
kadıköy'den üniversiteye: akbil yeterli.
üniversitede emanetçiye telefon vs için: 3 lira.
üniversite-ev arası için totalde: 2.5 lira. (işte burada sıkıntı var anlayacaksınız birazdan)
sınav giriş belgesi de yok amk onu da bir yerden çıkartsak 1 lira desen;
''bana totalde 6,5 tl lazım''
derken söğütlüçeşme'de indim. saate baktım ve güzel bir hasiktir çektim. saat 12:45. sonra birden koşmaya başladım. valla. deli sikmiş gibi koşuyorum ama nasıl görmen lazım ayağımda botlar laap laap sokuluyorum çarşıya doğru. neden bunu yaptım; ''la koskoca kadıköy amk tanıdığım birileri vardır elbet''. ancak kim var kim yok aklımda değil.
biraz daha koştum ve aklıma geldi... bahariye pasajdaki jordan'cı abla... nike'ın ithal ürünlerini satıyor. zamanında çok alışveriş yapmıştım bir keresinde kahve içmeye çağırmıştı. kabul etmemiştim ama neyse; aklıma o geldi işte. dedim ben bu abladan nakit isteyim, sonra veririm dedim. freedom'da utku abi vardı aslında ona da gidebilirdim ama bu abla iyi gelmiş lan aklıma.
girdim içeri;
''selam''
''aa tosbik sen mi geldin gel. gel''
''ya oturmak isterdim de bana acil. ama çok acil nakit para lazım sınava yetişeceğim. bi 10 lira yeter herhalde''
''hmm dur bakayım... ben de pek nakitle çalışmıyorum ya yok para ya :('' (sie qo yalancı)
''yazıcı var mı burada? sınava giriş belgesi çıkartcam''
''var''
çıkarttım yazıcıdan belgeyi. 1 liradan yırttık en azından amk.
''bozuk param olacaktı dur bakayım'' dedi. ''ne masrafı var şimdi?'' diye sordu.
aşağı doğru koşuyorum tramvay yolundan rüzgar gibi geçiyorum botlar götüme götüme vuruyor millet bana bakıyor. o greenpeace'çi üniversiteliler bile şaşırdı ''hani marjinal bizdik'' bakışı attılar ''sie lan ben marjinal tosbağa'yım'' dedim. tosbağa ama 100 metreyi 12,35 saniyede koştum ben lisede heheeey. tosbağa işin ironisi.
sonra vardım otobüslerin oraya. 17'nin kalkmasına 5 dakka var. saat 13:25. yetişirim.
yetişir-dim...
eğer mal gibi su almaya gitmeseydim. ulan şeytan mı dürtüyo nedir, paraya kıyıp su aldım durduk yere. ulan eve zor dönüyon ne suyu?! ama aldık işte napalım susadık amk su da mı içmeyelim. bakarız başımızın çaresine bi şekilde. ancak döndüğümde 17 kendini sıvazlıyordu. yani yol almıştı. tabelaya baktım bir dahaki 20 dakika sonra.
bekle bekle bekle. kafanı sikim tosbik bekle. yüz yılın malı tosbik bekle. asrın aptalı tosbik bekle.
derken otobüsün kapıları açıldı ve hemen içeri atladım. oturdum yarım saatte de kalkmıyor ibine. otobüs çarşıyı geçtiğinde saat 13:48'di.
şişman bi kadın vardı önünde solumda da yaşlı bir adam oturuyordu. araba birden fren yaptığında bu şişman kadın adamın üzerine uçtu adamdan vıyk diye bi ses geldi can verdi sandım meğer hala yaşıyormuş. inatla. karı bildiğin 120 kilo yani. acısa da öldürür acımasa da. adam dokuz canlı kedigillerden (oha lan kedigiller lafı tedavüldeymiş windows altını çizmedi)
kulağımda opeth çalıyor bu arada. zaten oturduğumda başlattığım şarkısı inene kadar anca bitiyor amk upuzun şarkıları var. şarkının bitmesiyle üniversitenin durağına varmam bir oldu.
''on. yedi. kadıköy. pendik. marmara. üni. ver. sitesi. göz. tepe. kam. püsü. biiip bip bip bip bip'' (otobüsü sesli kılan bi karı konuşuyor ya bu o)
indim saat 14:03. ne de olsa 15 dakika içinde girmek gerek. iyi dedim amk sıkıntı yok.
üniversiteye koşar adımlarla girdim. artık cool'luk mallık olurdu çünkü. teknoloji fakültesini bulmam lazım. tabelalara baktık teknik meknik bişey yazıyor. hemen daldım o yöne. labirent gibi amk yerleşkesi. neyse o teknik diye okuduğum doğruymuş teknoloji fakültesini buldum.
saat 14:08. 7 dakika var ve cebimde cep telefonu... siksen almazlar sınava kapıda polis arıyor bilirsin mıncık mıncık. emanetçiyi bulmam lazım. koştum yukarı doğru bulamadım amk dükkanını. ezbere bilmiyorum ki içeriyi. dediğim gibi labirent! gittiğim yola da tüküre tüküre gidiyorum izleri takip edeyim diye. sonra dilim kurudu ben de işemeye başladım yola. yok yok şaka. işemem de şaka tükürük de. tabelaları milestone olarak attım hafızaya o yoldan geri dönerim diye save'ledim.
saat 14:10. 5 dakika var artık halletmem lazım. napim napim. aklıma bi cevvallik geldi hemen biraz daha tenhaya sokuldum. bir bina daha var inovasyon bilmem ne fakültesi. onun orada bir ara var. çimenlik falan. bir de motora benzer acayip bişey var. neyse oraya girdim ben. bi tane boş koli vardı. aldım onu daha gözden ırak bir yere koydum çimlere. altına da benim telefonu bi de müzik çaları koydum. umarım bi bok olmaz diye diye ayrıldım oradan ve yardırmaya başladım sınava 3 dakika kaldı çünkü. tabelalara baka baka koşuyorum billboard'lar falan var onları takip ettim sonunda fakülte göründü. hemen atladım içeriye son 2 dakika amk salona girmezsen almıyorlar daha da. binaya girmen yetmiyor yani.
polis... yav böyle aranır mı bir insan istersen donu da çıkaraydım rahatça işini görürdün. hiç öyle amerikan filmlerindeki gibi havalı olmuyor lan bizdeki. cidden bak.
onlarda pat pat vuruyorlar. bi de dedektörü gezdiriyor üzerinde, oooh. tamam, rahat.
bizde; gel bakim. hehe. kaça gidiyon sen. sınava mı geldin. hehe. oku oku. hehe. telefon yok di mi üstünde. hehe.
la iki dakka kaldı iki iki! bırak da yardırayım koridorda. neyse bi 15 saniyelik aramadan sonra bıraktı beni. nedense bu sefer çok detaylı aradı adamlar. geçen sınavda böyle olmamıştı hemen geçmiştik.
neyse sonra gittim hemen merdivenin başına. bi kadın var kağıdı gösterdim. burdan düz git yolun sonunda sağda merdiven var. oradan en üst kata çık orada bi daha sor.
oha!!!
koşmaya başladım hemen. dediğim gibi tosbağa lafı ironi yani çok hızlı koşarım. hemen vardım koridorun sonuna pata küte. son bir dakika kalmış olmalı. tam hatırlamıyorum heyecandan ya 2 ya 3 kat çıktım. sonra bi daha sordum oradaki adama. aha dedi şura. girdim sınıfa.
kapıyı açtım; kapıyı açtığımda öğretmen memelerini falan sıvazlamıyordu gayet ciddiydi.
verdi kağıdı oturdum yerim çözdüm sınavımı büyük bir mutlulukla.
sınav faslında anlatılacak bişey yok hemen yaptım verdim zaten.
koşarak binadan ayrıldım ve kutunun yanına koştum. kaldırdığımda telefon da oradaydı müzik çalar da. derin bir ooooh çektim ve cüzdanımda 3 lira arttığını öğrendim.
hani başlarda demiştim ya sıkıntı çıkacak o 5,5 hesabında. çıkmadı işte bu 3 tl'yi koruyunca. eğer bu 3'ü emanete vereydim yarra yediydim.
çıktım okuldan. yaktım bi sigara. minibüs geldi bindim.
+pendik ne kadar?
-3,25.
+al.
-tm.
+tşk.
-öd.
cebimde kaldı 1,90 tl.
indim pendik'te. gittim minibüs durağına tekrar. sıra var her zamanki gibi arada kaynadım ben eski dershaneden tanıdığım bi kızla beraber biniyormuş'u oynadık. oturdum tabi oooooh. rahatım amk.
tüm günün yorgunluğuyla bacaklarım ağrıyordu ama ben sonunda eve döndüm ve kafayı yere gömdüm hemen. hem de bayağı gömdüm ayağım eşiğe takıldı. zaten kafamda da sargı var şuan. hastaneden yazıyorum.
hemşire yengeniz falan olamaz çünkü çok yaşlı. olsa olsa ebeniz olur. ebeniz hakkında yorum yapmak istemem.
neyse işte.
para! sana sesleniyorum. sana ışınlanma şeysi çekelim bi tane. isteyince gel. kartsız gel. hemen gel. amk senin para. lazımsın amk.
para! gelirsen ekimeeeeeee gelmezsen de sen bilirsin yani ben bişey demiyorum.