cumartesi ve pazar günü sınavlarım vardı. saat 2'de ikisi de. telafi sınavları işte malum; birincide geçemeyen salaklara ikinciye girme şansı veriyorlar (umarım üçüncü hakkı da verirler).
cumartesi sabah 11 civarı evden çıktım. evim tuzla'da. sınav marmara üniversitesi göztepe kampüsünde. pendik'e gidip oradan otobüse atlayacağım; tık önünde ineceğim olay bu kadar basit. minibüse bindim 11:03:24'te* gidiyoruz tın tın. ulan bu ne yavaşlık!? sanki bilerek yapıyor ibine diye aklımdan geçirirken birden asıldı adam gaza sağ olsun*. yardırdı güzelyalı'ya kadar.
hahaha. bak şimdi; bilen bilir güzelyalı minibüsçülerin combo yaptıkları yerdir. hani fruit ninja'da çatır çutur dalarsın ya tek bir meyveye, heh onun gibi bir combo işte. getirisi bol yani x3 x5 dalarsın. yarım saat beklerler orada yolcuları kapmak için. güzergah saatlerini bile hiçe sayarlar bazen. orada yarım saat beklerler.
de; illallah...
ben yarım saat derken mecazen demiştim, adam bildiğin yarım saat bekledi lan orada. saat 12 olacak neredeyse amk daha akbili dolduracağım, işemeye gideceğim. işim var bissürü, çişim de var. neyse sonunda harekete geçti bizim şoför yine çıktı yukarılara oradan tekrar aşağı yokuşa, dağlar bayırlar ovala... şaka amk dalga geçiyom beton her yer. ve pendik istasyon...
saat 11:54.
cool'luktan ödün vermemek için hızlı hareket de etmiyorum. gittim bayiiye. güneş gözlüğümü aşağı aldım accık;
+''on liralık''
-''tm''
+''tşk''
-''öd''
zaten vardı içinde akbilin para ama ben garanti olsun diye attım işte. sonra hemen altgeçite indim çünkü artık çişimi yapmam lazımdı.
+''öd'' dedim çıktım. bu popüler kültür belamı dürtmüş belli ki diyaloğu tamamlamadan gidemiyorum.
durağa vardım. 17'ye bineceğim; pendik-kadıköy yani. 17 otobüsleri; 18 metre boyunda, karizmatik, geniş omuzl..noluyo amk la seks hikayesine döndü.
bekledim bekledim bekledim. biraz daha bekledim. (ulan 4 tane bekledim dedim keşke ''bekledim x 4'' yazsaydım neyse) sonunda geldi. çok doluydu bi dahakine binerim dedim. bekledim bayağı yine ve sanırım bunu yapmamam gerekiyordu.
güya pendik'ten biniyoruz anasını satayım. yine tıklım tıklım. gerçi ikinci durak bindiğim yer ama olsun bu kadar dolu olması üzücü. artık binmem gerekliydi zaten. otobüse binmeye çalışırken de bir teyzenin kalabalığın arasındaki savruluşlarını izliyorum.
kadın öyle egzantirik salınıyordu ki anlatamam. sağdan soldan çarpıyorlar kadına o da garibim zayıf vücuduyla bi o yana bi bu yana gidiyor. arka fondan da ameno çalıyor amk era'dan. ameno'yu bilirsiniz; ameno! Omenare imperavi. ameno! Dimere dimere. matiro. Matiremo... falan. meğer benim cep çalıyomuş amk. daha alışamadım tam.
arayan da annem; ''halı saha maçı varmış seni de çağırıyor öğretmenler'' diyo. ''yok'' dedim ''gelmiyom ben akşam arkadaşta kalıcam.'' dedim.
''ok'' dedi.
''tm'' dedim.
''tşk'' dedi.
''öd'' dedim
''kib by'' dedi kapattı. anneme bak sen. şaşırdım azcık.
sonra bindim otobüse ama dediğim gibi yer yok ayaktayım. tam kalkıyoruz adam kapıyı kapatma düğmesine bastı; birisi kolunu soktu içeriye. o teyze. amk sen ölmedin mi!? illa binecek amk. gel dedim teyze. çektim kolundan yukarı. akbili yokmuş bastım bi de. onun da vermiş olduğu hisle taktım kulaklığımı ve müzik dinlemeye başladım, gidiyoruz...
saat 12:30 ulan ve biz daha kartal'ı geçemedik.
git git git. hala gidiyoruz. bir asırlık yol sanki. solumdaki adamın simsiyah saçları vardı şimdi bakıyorum ak düşmüş. abartmıyorum lan cidden bak. kucağındaki kız dondurmayı adamın kafaya düşürdü. karısı da hiç siklemiyor adamı ''ne bok yersen ye selami'' havasında. bizim yaşlı teyze hala yaşıyor bu arada. çıkardı mendil verdi adama sildi adam kafasını. bunlarda da nasıl bi akıl varsa amk dondurmayla otobüse biniyorlar. hem de vanilyalı dondurma. karadutlu olsa bişey demem.
saat 13:30... sınava son yarım saat.
ben anladım var ya, içimde doğdu amk. ''kesin bi bokluk çıkacak bugün'' dedim. dedim dedim bak n'oldu şimdi; maltepe'de ''ebesinin amı ali sami'' trafiği vardı. hatta ''yok canım ya o kadar da olmaz'' trafiği vardı. hatta ve hatta ''büşra düzgün dur sikerim'' trafiğiydi bu.
inip koşsam daha hızlı giderdim herhalde. cidden bunu yapma kararı da aldım.
''tın tın'' değil, ''t t'' ilerliyoruz. o kadar ''gitmiyoruz'' ki, neredeyse geri dönüyoruz.
saat 13:35 oldu hala sağda solda maltepe belediyesi yazıyor sikerim ızdırabını dedim ben ineceğim. sonra içimden bi ses trafiğin açılacağını söyledi ve inme kararımdan vazgeçtim.
saat 13:50
içimdeki ses sağ olsun çok güzel taşak geçti benle ve cidden yavaş yavaş geri gitmeye başladı araba. oha lan dedim nasıl olur!? niye geri gidiyoruz?! meğer sağdaki araba gidiyormuş amk. ama tepem atmıştı yine de.
saat 14:01
cidden burama kadar geldi (hani boğazını gösterip derler ya bunu). heh cidden burama kadar geldi. zaten boyum kısa çabucak geliyor.
sınav giriş belgesine baktım; ''ilk 15 dakka içinde girebilirsiniz. 15'ten sonra sie qo hiç gelme bile yarram'' diyor. bizim üniversite böyle samimi. bari dedim biraz daha otobüsle gideyim, olmadı koşarım amk.
saat 14:10
yok; siksen daha yetişemem. ineyim dedim. bu sefer vazgeçmedim, indim. koşsam tesiri yok, koşmasam içim el vermiyor. ben de ısınma koşusu şeklinde yalandan koşuyorum vicdan rahatlatmak için. kendimi kandırıyorum işte. yalnız komik olan şu; koşarken otobüse bildiğin fark attım. 17'ye rahat bi 100 metre gömmüşümdür o kadar tıkalı yol.
saat 14:15
oturdum bi yere hemen bi sigara yaktım ooooooh.
saat 14:20
''sikmişim sınavını'' tribindeyim. kadıköy'e indim sonra minibüse atlayıp. haha ve minibüsün yolu farklı galiba, ya da benim yürüdüğüm yerden sonra mı trafik açılıyor nedir; adam bayağı gidiyor amk ne trafik ne bişey. umrumda değildi. ben sınava girememiş olmanın rahatlığıyla yolun tadını çıkarıyorum solumda yine bir teyze yaşamını sürdüyordu. nefes alıyordu falan. ona doğru hafif döndüğümde bana saldıracak gibi baktı. ürktüm ben de kulaklığı takıp önüme döndüm.
artık saatin önemi yok. akşama doğru b for vendetta ve yakın bir dostum erman olarak üç kişi buluşacağız.
sonrasının da pek anlatılacak bi' yanı yok zaten internet kafeye falan gittim akşamki yayınına çağrıda bulunmak için. internet kafe smells like ergen spirit idi. herkes çatır çutur klavyeye, mouse'a vuruyordu. sanırım hepsi league of legends denen o oyunu oynuyor. pek anlatılacak bi yanı yok işte sittir et. akşamı da zaten biliyorsunuz yayın falan. gecenin 2'sinde marmaris büfe'de yemek yediğimizi saymazsak her şey normal insanların yaşadığı gibiydi.
şimdi ben bi' bilgi vereyim; çünkü part2'de, yani pazar günü yaşananlarda bu bilginin önemi büyük; cumartesi günü aşırı para harcadım. param çok az kaldı. param neredeyse balkanlardan gelen soğuk hava dalgasının derecesiyle aynıydı. anladın? tamam. akşam part 2'de pazar gününü anlatacağım. filmin en aksiyonlu kısmı orası çünkü.