neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    78.
  1. Bağdat Caddesi, yeni bir yılı daha karşılamaya hazırlanmanın süslü ışıklarıyla donanmış durumda.
    Bitlis'in "Yelipis" köyünde durum nasıl bilmiyorum.
    * * *
    Bu konuda boş atıp dolu tutma hünerbazlığının, alkışları yükseltecek bir cümlesini de kurabiliriz:
    - Önemli olan şenlikli caddeler değil, yeter ki vatandaşların gönülleri şen olsun!
    Bu kadarı yeter de artar bile Yelipis köyündeki vatandaşlara.
    * * *
    Önceki gün öğleden sonra, üstlendiği bir dava için 2 günlüğüne istanbul'a gelmiş olan avukat dostum Taner Aktop'la eğlenceli saatler geçirdik.
    Ne Annapolis'de 40'a yakın devlet borazancısının toplandığı Ortadoğu Konferansı'ndan söz açtık; ne o sırada gerek Filistin'de, gerek Irak'ta birbirini öldürüp duran Araplardan.
    * * *
    Herhalde Araplar, başlarındaki borazancıların "yönetim saltanatı"na çimento olabilmek için, seviyorlardı birbirlerini öldürmeyi.
    * * *
    Şeyda Canepa'nın Dubai'den verdiği bir habere göre, Arap dünyasının toplam nüfusu 350 milyonmuş.
    Bir yılda Arapçaya çevrilen toplam yabancı kitap sayısı da 400'müş.
    Herhangi bir Avrupa ülkesinde ise bir yılda, 150-200 bin arasında yabancı kitap çevriliyormuş konuşulan dile; örneğin ingilizceye, Fransızcaya...
    * * *
    Şeyda Canepa'nın haberine göre, 1 yılda ispanyolcaya çevrilen yabancı kitap sayısına; 350 milyonluk Arap dünyasının, yılda Arapçaya çevrilen kitap sayısıyla varılabilmesi için, tam 1000 yıla gerek varmış.
    Zavallı Arapçıklar, borazancıbaşılarının saltanat kavgaları uğruna birbirlerini öldürmesinler de, ne yapsınlar?
    * * *
    Taner yine fıkralar anlatıyordu.
    Bir fabrikada sabahtan akşama patronun denetiminde çalışan 3 işçi, patronun öğleden sonra erken çıkışından yararlanarak, tüymüşler işyerinden.
    Bir tanesi kahveye gitmiş, öteki amcasının yanına, üçüncüsü de eve.
    Ama eve giden, bir de bakmış ki fabrikanın patronu kendi evinde karısıyla...
    * * *
    Ertesi gün işyerinde buluşan 3 kafadar, bir gün önce erken tüydüklerinde ne yaptıklarını anlatırlarken, 3'üncüsü:
    - Hiç sormayın, demiş; az daha ben yakalanıyordum patrona...
    * * *
    Taner'le bazen, boş atıp dolu tutma hünerbazlığının taktiklerinden de konuşuruz.
    Şark'taki taktiklerin en geçerlisi, "bölgeler arasındaki ekonomik dengesizlikler" benzeri, toplumsal hastalıklardan söz etmeyi yasaklamaktır. Hastalığa parmak basmaya kalkanlar, "hain" sayılırlar ve idam dahi edilebilirler.
    * * *
    Hastalıktan söz etmek yasaklanınca, hastalık yokmuş gibi görünür.
    Sonra da yığınların yiğitliğini öven içi boş tatavalarla, koltuklara kurulur sürdürsün saltanatlı yaşamını.
    Yani efendim boş atıp, dolu tutarak.
    Varsın o sırada hastalıklar yaygınlaşıp derinleşedursun.
    * * *
    Taner'den akşamüstü ayrıldıktan sonra, zamanı unutarak geçmiş saatlerin tadıyla ajans haberlerini izlerken...
    Birbirlerini öldürmeye çalışan gencecik insanların görüntüleri; sonra da Annapolis'de toplanmış borazancıbaşıların görüntüleri ve ayrıca "kahve dövücülerinin hık deyicileri", yüzümü buruşturdu.
    Bütün bunlar nereye varmak içindi?
    * * *
    Saat 21'de kız kardeşim Dr. Gülderen Alpagut geldi; hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
    Eşi Dr. Ercan Alpagut, evde ayağı koltuğun kıyısına takılınca, yere kolunun üstüne düşmüş ve kırmıştı kolunu, başı da bir hayli zedelenmişti.
    O saatte evde çaresiz kalmıştı Gülderen.
    * * *
    Evde geceleri bazen çaresiz kalan yaşlı insanlar...
    Neyse ki kızım Zeynep Bakan, torunum Tuğçe ile imdada yetişti ve enişteyi; vaktiyle iç hastalıkları kliniğinin şefliğini yaptığı Göztepe SSK Hastanesi'ne götürdüler.
    Röntgenler çekildi ve gece yarısına dek verilen bir uğraşla kol ve göğüs alçı içine alındı.
    * * *
    Bireysel yaşamcıklar kimleri ilgilendirir ki...
    Olsa olsa onların dünyalarına, yazı adamları yönlendirirler "insan varlığını" aydınlatan projektörlerini.
    * * *
    Dünkü Radikal'in manşeti ise, boş atıp dolu tutma hünerbazlarının; onca hamaset, nutuk, babalanmayla yarata yarata yaratabildiği toplumsal bir tabloyu vitrine çıkarıyordu:
    "Türkiye, BM'nin insani Geliştirme Raporu'nda 84. sırada"ydı.
    * * *
    Dünkü Milliyet de, iç sayfalarında istanbul trafiği ile ilgili bir haberi büyütmüştü:
    "Trafik 45 dakika durunca 2 milyar dolar uçuyor"du.
    * * *
    Yine de enseyi karartmayalım.
    Yakın zamanlara dek, toplumsal hastalıklardan söz etmek "ihanet" sayılıyor ve kalemlerle ağızlar mühürlenince de, hastalık yokmuş gibi görünüyordu.
    * * *
    Lodos, poyraza döndükten sonra; hastalıklardan da söz etme özgürleşmeye başladı.
    Yetmez mi?
    Şu ağız dalaşları, tatavalar, ille de başa geçme kavgaları bitmez mi?
    * * *
    Biter biter, hele geçsin bir 25 yıl daha...

    çetin altan
    0 ...