alışkanlıktı bu aşk. ruhumun en sonsuz bağımlılığıydın sen. en çokda bu yüzden kalbimi kanatsan da ruhum ayrılmadı ve ayaklarıma hükmedip beni hep yanına götürdü , ellerime hükmedip hep sana dokundu ve dudaklarıma hükmedip hep sana aşkımı haykırdı. sen ne yaptın? beni ve emeklerimi , hatıraları , onca güzel zamanı yırtıp attın. oysa daha 5gün öncesiydi canım benim , çok güzelsin deyişin. sen bunları sık söylemezsin bilirim , yalnızca içinden gelince dökülür dudaklarından , yalnızca içinden geliyorsa o günkü gibi sarar kolların sımsıkı , yalnızca içinden gelirse gece üşütmez tenin ve her uyandığımda senin üstün açık benimki sımsıkı örtülü olur gece yarısı.
şimdi bu evde senden kalanlara başbaşayız. aldığın kazak sımsıkı sarılmıyor,resimlerin "canım benim" demiyor, t-shirtün gece üstümü örtmüyor ve sen benden çok uzakta , kimbilir hangi gün hangi aşka adım atacaksın , kimlere söyleyeceksin bunları ve kim yatacak yanında , kalbinde.
hiçbir enkaza benzemez bu yıkım. taşıdığınız yük bir fincan türk kahvesidir , fincana baksanız kahve dökülür , yere dökülenlere baksanız kalbiniz sökülür... iyisi mi varın gdin yeni binalar yapmaya
ordan da bi şişe passiflora verin bana....