hürriyet yazarı melis alphan'ın bugünkü yazısında hayli sağlam ifadelenmiş konu.
zira olguya avukat gönenç gürkaynak el atmış ve hayli kritik noktaları toparlamış. yüzeysel ve kısır döngü yaklaşımlardan farklı olduğu için ifadelemekte yarar var. şimdi avukatın bahsettiği ilgi çekici noktaları yazalım:
1) bir ülkede ifade özgürlüğü bir hassasiyetle (iç güvenlik, dini değerler vs.) aynı anda çatıştırılıyorsa... bu çatışmayı yaratan ''ifade özgürlüğü'' kavramı değil, ondan ısırık almaya doyamayan hassasiyetlerdir.
2) ifade özgürlüğü, özgürlüğün ta kendisidir. insan varoluşunu özgürlükle idrak edebilmek için ifade aracını kullanır. ifade ettikçe özgürleşir. kabul görmüş hassasiyetler, özgürlükten daha öncelikli olduğu sürece özgürlük aslında yoktur. (bu bence en mühim tümce) ifade özgürlüğü alanında, ''senin hakkının bittiği yerde benim hakkım başlar'' yaklaşımı işlemez. bu yaklaşımla ifade özgürlüğüne sıra gelmez.
3) kişi salt ifade ile zarar veremez. ifade fikirleri çarpıştırarak genişletip kuvvetlendirir. bundan da tüm özgürlükler yararlanır. işte bu yüzden ifade özgürlüğü başka özgürlüklerle kolayca çarpışmaya müsait değildir. eğer kolayca bu çarpışma var zannediliyorsa, zannedenin ifade özgürlüğüyle ilişkisini gözden geçirmesi gerekir.
4) ifade özgürlüğü daralırsa inanç özgürlüğü de dahil olmak üzere tüm diğer özgürlük alanlarında gerileme yaşanır. zira bir özgürlük talep edilip korunduğu ve coşkuyla sahip çıkıldığı ölçüde vardır. sahip çıkma davranışına elveren de yine ifade özgürlüğüdür.