çekilmez yolların başında,
güneş açar,yağmur yağar ve canlanır herşey,
hayat denilen şey sanki senin için var gibi gelir,
ve hep öylesine genç duracak gibidir ruhun ve tenin,
geçsin istersin zaman hızlıca ilerlesin,
abide ihtiyarları görür ve içinde ki sesle seslenirsin,
böyleydiler böyleler,
bilmezsin o zamanlar dna işleyiş temasını,
aradan epey zaman geçince demir gibi olursun,
ulaşılmaz bir güce kuvvete ulaştığını zannedersin kendince,
işte nefsin söyletmektedir gafilce bunu sana,
derken bir gün ilerde bir grilik belirir ki ne olduğuna,
hiç mi hiç anlam veremezsin,
sana doğru gelmektedir sen kaçsan da sana doğru gelmektedir,
biraz direnirsin,
karıncanın bir buğday tanesini yemesine benzer bu olay,
bu karanlıkta nerde kaldı ulan bu ay,
dersin dersin de ne aydan haber var ne de sabah ki güneş o kadar yakın,
bir daha güneşin doğmayacağını bilirsin,
ayında artık kapalı bulutlar arasından dirhem dirhem ışıtacağını bilirsin,
sonra sert rüzgarlar eserde nerde kaldı ulan bu meltemler dersin,
o meltemler ne eser,ne de sesini duyurur,
duyurmaz çünkü umut da vaadetmez bu saatten sonra sıcak bir rüzgar,
donduran poyrazlar içerisinde yürümeye devam edersin,
aslında adım atmaya mecalinde kalmamıştır,
sonrasında ay da kendi izini kaybettirmeye başlar,
başka gemilerde bulutlar arasından görünmeye gitmektedir,
sen ne yaşadıysan onu yaşatmaya programlıdır o ay,
şimdi zifiri karanlıkta kalmışındır,
karanlık yağmurlar yağmaya ve şimşekler çakmaya başlamıştır,
sana isabet edecek bir yıldırım beklersin.