sözlük yazarlarının itirafları

entry163091 galeri video563 ses32
    114875.
  1. geçende arkadaşla konuşurken yeniden hatırladım, kütahyaya son gidişim canımı çok sıkmıştı.
    2013 şubatında kutsal topraklara geri dönmemin sebebi çalışacağım ajansın diplomamı görmek istemesiydi, bu yüzden kütahya ya son bi kez dönmek zorundaydım.

    haydarpaşayı yaktılar o zamanlar, zaten artık servisi de bırakacağı söyleniyordu, bu yüzden trenle değil otobüsle gidecektim. her neyse uzun ve rahatsız bir yolculuk sonrası vardım soğuğunu sevdiğim araziye. yeni garajı hala bi sike benzetemem eski garaj daha bi içten gelirdi bana. kütahya taksicilerinin brazzers cast ajansında çalıştığını unutmuş olmalıyım ki atladım taksinin birine kent meydanına geçmek için. haliyle istanbul da şişli - havalimanı fiyatı tadında bi meblağ yazdı taksimetre.

    çalıkuşunda bi kahvaltı ettim ki bilmeyen varsa kütahyada gidilmesi gereken tek kahvaltıcıdır. ordan bir numaraya atlayıp doğru okula. diploma alma merasimi tam bir işkencedir mezun olanlar bilir, diplomayı almak için bi kaç evrağı rektörden sekretere, kütüphaneden memurlara, belediye başkanından otobüs şöförüne, semtin meyhanesinden şeyhülislama önüne gelene imzalatırsın. haliyle yorucu ve sıkıcı iştir. öyle yada böyle işler bitti artık siktir olup gitme vakti!

    ama bizim götümüz kaşınır bu durumlarda yeğenim kendimize acı çektirmesini severiz. gitmeden yurda bi uğrıyım dedim haliyle. bindim herhangi bir dolmuşa yurda gittim. herhalde şöyle izah etsem daha faydalı olur, bu siktimin kutahya kyksı harry potter için hogwarts neyse bizim içinde oydu o zamanlar. dolayısıyla ne çok sevdiğimizi az çok anlarsınız.

    güvenliğe selam verip girdim içeri daha önce milyarlarca kez yaptığım gibi. yine iki elim kanda olsa yaptığım ilk iş olarak kantine çay almaya girdim basketbol sahasına bakan girişten. kantini pastaneye çevirmişler gördüğümde çok üzüldüm lan. kim sikler kuru pastayı öğrenci yurdu orası 2000 kişilik dev kantin lan! kantinin içinde orda öylece durup çevreye baksam herhalde bi kaç gün kımıldamadan bol bol hatıra görürüm. ama kımıldadım kendimi merdivenlere doğru sürükleyip memuriyet boşluğundan avluya çıktım. bi adım atıyosun sağda sahur vakti yapılan gırgırlar var, bi adım atıyosun solda kavgaya koştuğumuz çimlik patika, bi adım atıyosun sağda yüz kişi bi banka sığıp fotoğraf çekilmişiz, bi adım atıyosun solda bilardo salonunda çılgın eğlenen topluluk , bi adım atıyosun sağda yapma havuz üstünde kar yağarken yüzlerce kişi kartopu savaşları yapıyo. bi kaç adım daha attıktan sonra sağdaki blok girişine bi kızı bırakıyorum 2 sene boyunca elinden öpüyorum, dönüp kendi bloğuma giriyorum. eski güvenliklerden bahattin sevinçle kalkıyo ayağa bi sarılıyoruz, ayaküstü ufak bi muhabbetten sonra yurdun kantinine iniyorum çay almaya, tanımadığım bi sürü bebe, muhtemelen beni işletmeci falan zannediyolar onlardan büyük gösteriyorum diye. çay alırken oda arkadaşım elini yakıyo ve "anasının götü ya" diye kantinciye atarlanıyo tüm kantin derin bir kardeşlik duygusunda herkes gülüyo. çayımı alıp sessiz sakin kantinden yukarı kendi odama çıkıyorum, millet sömestr tatiline gitmiş tabi allahın kulu yok ama ben odanın kapısını açtığımda odada hiç yoksa 10 kişi gırgır yapıyo. her zamanki gibi pencerenin pervazına oturup bi ayağı 3. kattan aşağı sarkmış vaziyette çayımı içip sigaramı yakıyorum da ya anasını siktimin yurdu hala mı aynı hisleri yaşatırsın insana.

    neyse anılardan çıkıp aşağıya fırladım, çarşafçıya uğradım bavulcuya uğradım sevdiğim adamlar hala yaşıyo çalışıyo uzun uzun muhabbet ettik hiç istemediğim o soruyu sordular pek bişey zırvalayamadım, ordan kasa bölümüne gittim öğrencilerin kabusu çetin abiyle sarıldık ettik muhabbet ettik ayak üstü ve sormasını istemediğim soruyu sordu.

    yeniden bahçeye çıktım müdüriyetin kapıda kız öğrencilerin korkulu rüyası gül hocayla karşılaştım. "ohoo beyfendi 15. seneniz olmadı mı sizin hala yok mu mezuniyet?" espri den anlardı bu kadın, severdim ben. onunla da ayak üstü bi muhabbet ettim o da duymak istemediğim soruyu sordu.

    girdim müdüriyete sırasıyla tüm yardımcıları gezip sonrasında müdürün yanına çıktım. adam gurbetten oğlu gelmiş gibi karşıladı beni. acayip severdi yurt takımının kaptanıydım türkiye şampiyonu falan yapmıştım ayrıca çok haylaz öğrenciler değildik muhabbetimizi severdi müdür.

    burdan sonrasında bu melodi fonda çalıyo. http://www.youtube.com/watch?v=xgdSYrFWHBQ#t=75

    çay söyledi uzun bi muhabbet başladı baya özlem giderdik, ve sohbetin sonunda sormasını istemediğim soruyla yine karşı karşıyayım;
    - benim güzel kızım nasıl?

    boğazımda yine düğümlenen bir şeyler.

    + hocam.. zaman zaman ondan haber alıyorum.. duyduğuma göre iyiymiş.

    - anlamadım?

    + hocam.. yurda girdiğimden beri her yerde onu görüyorum. yetmiyo karşılaştığım her insan bana onu soruyo. bu gün kalp diye bişey kalmadı.. kimseye bişey söylemedim ama.. ben onu çok üzdüm hocam.

    - yapma.. sedat?

    + ne yazık ki yaptım hocam.. saçma sapan depresyonlar yüzünden çok yıprattım onu.. çok çırpındı tutunmak için ama en sonunda ben onu gemiden aşağı attım..
    ve o bi gitti.. bi daha ne yaparsam yapayım dönmedi. kocaman bir eksikle yaşamak zorunda kaldım.

    - sedat.. bunca yıldır eğitmenim, elimizden ne öğrenciler geldi gitti, bi öğrencinin gözüne baktığımızda niyetini anlıyoruz artık. beni hayal kırıklığına uğrattın, kişisel fikrim sizin ne olursa olsun mutlu bir sona varacağınızdı, gülümseyen çocuklardınız siz.. beni çok üzdün sedat..

    her durumda illaki diyecek bir cümlem vardır ama burda ne diyeceğimi bilemedim. müdür bizim yurt için lalettayn bi müdür değil bi baba gibiydi.

    çok kişiyi hayal kırıklığına uğrattım hocam ben.
    7 ...