hala var olduğunu düşündüğüm bir dürtü. bir milyon kişilik bir gözlemden bir martı gibi süzülen. neyse orasını karıştırmayalım. şöyledir bu durum: okuyorsun abi gazeteyi. özellikle otobüslerde,vapurda, halka açık bilimum yerlerde gazetenin adının da kalın kalın yazılmış olduğu ve vurucu manşetin de bulunduğu ilk sayfasını karşı tarafa bakacak şekilde adamın gözüne sokarcasına havaya kaldırıyorsun. favori yazarı okurken etraftan aaa bak şu gazeteyi okuyor gibi bir algı seçiciliğiyle bellek içi bir değerlemeye tabi tutuluyorsun. akabinde hafiften bir gülümseme. bir nevi dünya görüşünden izler bulduğunu zannediyor karşı taraf.
neyse o öyle zannededursun sen gazeteyi yarılıyorsun, bir bardakta çay olsa dünyanın en mutlusu olacaksın. kulaklıkta hakkı bulut, ben kimim şarkısını mırıldanırken, çantanın içindeki franz kafka aforizmalarından oluşan kitabı çıkarıp şu karşılıklılık içeren dürtüyü sonlandırıyorsun. bugünlük bu kadar gazete yeter dercesine.
edit: 40 yıllık franz kafka olmuş frank zappa. neyse günü zappa dinleyerek geçireceğiz belli oldu.tabii hakkı bulut'tan sonra.