1- Atmosfer basıncının, yukarı gittikçe azaldığı zaten uzun süredir biliniyordu. Ufak bir hesaplama ve biraz da gözlemle atmosferin yüzeyden 100 mil yukarıda yok olma derecesinde inceldiği anlaşılmıştı.
2- Atmosfer çeşitli gaz moleküllerinden oluşur. Bu moleküllerin ağırlığı vardır. bu gazların(atmosferin) ağırlığı, dünyaya yer çekimi ile bağlı. Yer çekiminin yukarı gittikçe (yer yüzünden uzaklaştıkça) azaldığı da biliniyordu. Buradan da çıkarım yapmak mümkündü.
3- Meteorları gözlemleyenler, "dünya dışından" bir anda gelip atmosferde belirdiklerini ve deli gibi parlak olduklarını(yandıklarını) görüyorlardı. Bu parlaklık(yanma) sürtünmeden kaynaklanan ısınmanın sonucuydu, bunu anlamak gözlem yapan herkes için çocuk oyuncağıydı. Önce görünmez olan bir şey, hafifçe beliriyor, sonra yanmaya ve parlamaya başlıyor. Buradan da atmosferin daha ilerisinde çok daha az hava molekülü olduğu çıkarımı yapmak mümkündü elbette.
hiçbirini anlayamayanlar için: dağa çıktıkça nefes almakta zorlanıyorsun, hatta bir yerden sonra ölüyorsun. yüz kat daha yukarıda nefes alamayacağın kesindi.
Kaldı ki uzaya ilk fırlatılan şey insan değildi. insansız uzay araçları, ardından köpek, maymun... ilk denemelerin çoğu zaten hesap hataları yüzünden başarısız oldu.