bu tür tartışmalar zaman zaman avrupa'da da dönüyor. fransa islamlaşıyor mu?, almanların soyu tükeniyor mu? gibi. hatta nobel ödüllü yazar günter grass 'kafadan doğumlar' isimli kitapta ikinci sorunsalı incelemişti.
türkiye'deki mevzuya gelirsek evet istatistiki veriler bunu gösteriyor. bunun tabi siyasi bir boyutu da var. rahatlıkla tahmin edeceğiniz gibi kürtlerin geliştirdiği bir taktik değil. kanada'nın quebec bölgesindeki fransızların sesini yükseltmesinde onların orantısız artışının olayı önemli. hatta buna beşiğin intikamı deniliyor: la revanche des berceaux. küresel çetelerin öve öve bitiremediği, onsuz bir dünya düşünemediği hatta kendi vatandaşı götünü kaldırıp oy kullanmaya gitmezken milyon km yol tepip farklı coğrafyalarda milyon insan katlettiği operasyonlarla götürdüğü demokrasinin en nihayetinde kelle hesabı olduğu unutulmamalı.
ama her şey kelle hesabı mıdır? bm maddelerinden biri, ulusların kendi kaderini tayin hakkı diye bir zırvalık. öyle bir zırvalık ki en ateşli savunucusu olan bolşevikler bile hiç siklememiş. ama bm bunu kabul ediyor. ee verelim o zaman kürtlere, çerkezlere, arnavutlara... sadece biz de değil, almanya versin doğu topraklarını sorblara, kozmopolit yerlerini göçmenlere.
işte o işler böyle nüfusla, sikindirik dış işleri antlaşmaları ile olmuyor. anadolu özelinde 1000 yıllık bir tarihi birikim bir bellek var mesela... ırkçılığa yüz vermeyelim ama ırksal biyolojiyi de bir kenara atmayalım. bazıları var ki sayıları kum tanesi kadar çok olsa hiçbir halt yapamazlar. mukadderdir.
