Doğrusu ben, işini en iyi şekilde yapanların, "iyi vatandaş" olduklarını düşünüyorum. Bu anlamda Kardak kayalıklarına çekilen Yunan bayrağını görüntüleyip, kamuoyuna duyuran 2 gazeteci, mesleki açıdan çok iyi bir iş yaparak ülkelerine de yararlı olmuşlardır. Ancak bu görüntülemeden sonra helikopterin kayalıklara inmesiyle Uğur Cebeci'nin de kabul ettiği gibi gazetecilik çizgisi aşılmış, "vatandaşlık ruhu" ağır basan bir bayrak çekme töreniyle iş "gazetecilik"ten çıkmıştır.
Ne farketti? Farkeden şudur: Basın bir kez çizgiyi aşıp, "milli dava"nın tarafı olduğu zaman kullanılma tehlikesi başgösterir. Meslek ilkelerinden tavizler başlar. Çizgi bir türlü eski yerine oturtulamaz.
"Önce ülke çıkarı, sonra gazetecilik" dediğiniz anda, Alanya'da turistlere tecavüz davasını haber yapmakta zorlanırsınız. Çünkü Turizm Bakanlığı bu tür haberlerin ülke turizmini baltalayacağı görüşündedir. Vatandaşlığınızla, gazeteciliğiniz arasında sıkışır kalırsınız. Metin Göktepe'nin işkencede öldürüldüğü haberini vermek de zordur. Çünkü bu kez de içişleri Bakanlığı bu haberin polisin ve dolayısıyla ülkenin itibarına gölge düşüreceği kanısındadır. "Hangi haber ülke çıkarına, hangisi değil" hesabına girdiniz mi onun adı "resmi gazetecilik" olur, inandırıcılığınızı kaybedersiniz.
ideal çözüm, kuvvetler ayrılığı ilkesini korumaktır:
Hükümet basının, ordu hükümetin, basın ordunun işine karışmayacak ve herkes kendi işini en iyi şekilde yapmaya çalışacak.