hakkında bir blog yazısı isterseniz, buyrunuz yyyy kaleminden.
sevgiler...
George Orwellın Kitaplar ve Sigaralar denemesi birbirinden farklı 7 bölümden oluşuyor. Bu farklı bölümlerde farklı konular vurgulanmak istenildiği şiddette Orwell tarafından vurgulanırken, aynı zamanda da bir biçimde birbirine bağlanmış. Orwell kitabının ismi olan Kitaplar ve Sigaralar bölümüyle başlamış. Sigaraya harcanan parayla kitaplara harcanan para miktarını karşılaştırarak, okuma oranının düşüklüğünü kitapların pahalı oluşuna bağlayanlara güzel cevaplar vermiş. Düşünüldüğüne hepimizin bahanesinin aynı olduğunun farkına varıyoruz; kitaplar pahalı... Fakat umarsızca başka her şeye o kitabın fiyatının üç katını harcayabiliyoruz. Bu yalnızca sigara olmak zorunda da değil, eğlence, giysi, yiyecek... Hepsinin etiketlerine biçilen fiyata değdiğini düşünürken nedense kitapların değmeyeceğini ve pahalı olduğunu düşünürüz. Bu algının sebebi sadece kitaplara özel ilgi besleyen kişilerde yoktur. Diğer herkes için kitaplar pahalıdır. Bu demek oluyor ki kitapları sigaralardan daha değersiz görüyoruz. Kulağa gülünç gelse de gerçek bu maalesef.
Orwell kendi sahaflık anılarından da bahsetmiş. Burada betimlediği müşterilerde insan kendini görüyor. Güldürürken düşündürmeyi, düşündürürken de empati yaptırmayı başarmış. Orwellın bu kitabında insan sürekli haaaaa diyor. Bu haaaa şimdi anladım demek buradan geliyormuş haaası. Sebebini 1984 adlı kitabını okuyan herkes bilecektir. Orwell, 1984te imgelediği simgelerin gerçeklerle bağlantısını bu kitapta göstermiş. insan ütopik bir yaşamda bulunan kurumların gerçekte de var olduğunu okuyunca şaşırıyor elbette. Bu yüzden kitap 1984ün aydınlatıcısı niteliğinde aynı zamanda.
Bir yandan basın özgürlüğü, yazarların düşünsel özgürlükler ve entelektüel fikir özgürlüğüne dikkat çekmek için de epey yer ayırmış kitapta. Basın özgürlüğünün paçavra gibi kenara atıldığı, düşünce özgürlüğünün dolaylı yollardan ket vurulduğu, düşünceyi ifade özgürlüğünün ise cezasız bırakılmadığı günümüzde bu satırları okumak moral veriyor. Neden moral veriyor? Çünkü en azından düşüncelerinizde yalnız olmadığınızı, doğru şeyleri düşünmeye her ne kadar engellenmeye çalışılsa da devam ettiğinizi görüyorsunuz. Kitapta, bir ilahi ile eskilerin hangi ideolojide olduklarını özetlemiş ve günümüzde nasıl evrildiğimizi yazmış Orwell. Şöyle;
Göze al Danyal gibi olmayı
Göze al yalnız kalmayı
Göze al sarsılmaz bir hedef koymayı
Göze al hedefini bilinir kılmayı
insanın bu ilahiyi günümüze uyarlaması için her satırın başında ki Göze ala bir -ma getirmesi gerekir.
Orwellın tüm sözleri Britanya için ama Türkiyemize ne kadar da uyuyor öyle değil mi? işte bu uyum yalnız değiliz hissini uyandıran. Üzülseniz mi sevinseniz mi bilemiyorsunuz. Tabii ki demokrasiyi hazmetmiş ve diğer hiç bir ülkedeki baskıcı sistemle benzerlik göstermeyen özgürlükçü bir ülkede yaşamak çok daha sevindirici olurdu. Fakat öyle bir ülke var olmadığı için en azından yalnız olmadığınıza sevinebiliyorsunuz haliyle.
Sağ sol meselelerini de es geçmeyen Orwell ülkesini yani Britanyayı her açıdan eleştirmiş. Özgürlük kısmında olduğu gibi bu bölümde de propaganda ögesinin insanlar üzerinde nasıl acımasızca yöneticiler tarafından kullanıldığını anlatarak belki de tarihin gerçeklerine yüzeysel de olsa ışık tutmayı başarabilmiş. Yıllardır varolan algının yanlış olabileceği ihtimalinin düşünülmediği sorgusuz kabul edilen toplumlardan biri olduğunu söylediği kendi toplumunu da bu açıdan eleştirmeyi başarmış. Propagandanın her devirde ve her ülkede mutlaka yapıldığını ve yapılmaya da devam edildiğini vurgulayan Orwell gerçek anılara değinerek açıklamış. Zaten özgür olmayan bir basının da tamamiyle propaganda aracı olduğunu kabul edersek her gün izlediğimiz haberlerin hatta televizyonun genelinin propaganda işlevi gören programlardan oluştuğunu kabul edebiliriz. Dolayısıyla aslında hepimiz her gün propagandaya maruz kalıyoruz.
George Orwell kitaptan hayatından pek çok kesite değindiği gibi çocukluğuna da değinmiş. Kendisini okuyucusuna en saf ve en içten anılarıyla aktarmış. Okuyucuyla samimi ilişkiler kurmasına yardımcı olan dili anılarını aktarmasıyla da pekişiyor bu yüzden. Okuması zevkli, kolay ve bir o kadar samimi bir kitap.