anadolu partililer

entry3 galeri
    3.
  1. Twitter'da 700 takipçiyi geçen grup.

    Ama bugün anlatacaklarım bu grup ile ilgili değil!

    ***

    ilk olarak Anadolu partisinin açılış sürecinden sonra yaşadıklarımı ve @AnadoluPartili hesabını açma nedenimi açıklamıştım. (bkz: anadolu partililer/#26065421)
    Burada Anadolu Partisi Genel Merkezi’ne yaptığım ilk ziyareti anlatacağım.

    ***

    Cuma gece yarısı eşimi ve daha 16 aylık olan kızımı alıp istanbul’dan otobüse atladık. Anklara’ya gidiyordum. Hayatım boyunca herhangi bir partinin kapısından girmemiş, kendini herhangi bir partiye ait hissetmemiş, soranlara “ben Atatürkçüyüm. Mevcut partilerin hiçbiri beni temsil etmiyor. Ben muhalifim” diyen ben, Anadolu Partisi’ne üye olmak, mevcut durumda eleştirilerimi söylemek, yapılması gerektiğini düşündüklerimi açıklamak ve özellikle sosyal medyada yapabileceklerimi anlatmak amacı ile Ankara’ya gidiyordum.

    Cumartesi sabah erkenden partiye gitmek tanışabildiğim kadar çok partili ile tanışma niyetindeydim. Ama heyecandan uyuyamıyordum. Otobüste bebeğimi uyutabildikten sonra @AnadoluPartili hesabına gelen soruları cevaplıyor, daha fazla insanın üye olması için Anadolu Partisi, Emine Ülker TARHAN ve diğer kurucular hakkında yorum yapanları takip ediyordum. Bir yandan da genç arkadaşlardan oluşan gönüllü bir grup ile neler yapabileceğimizi mesajlaşıyorduk. Sabaha kadar uyumadım. Ankara’ya vardığımda birkaç saatlik uykuya daldım.

    içimde bir yandan büyük bir heyecan ve mutluluk vardı ama diğer yandan korkuyordum. Korkma sebebim ise parti kurmak büyük masraftı, halk hareketi olan Anadolu Partisi’nin arkasında ya farklı bir sermaye ya da ülke varsa diye korkuyordum. Atatürk “Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür” demişti. “Bugün para alan yarın emir alır” diye korkuyordum. Korkumun yersiz olduğunu görecektim. Ama orayı birazdan anlatacağım. Öncelikle tanışma.

    ***

    Partimizin geçici merkezi Kızılay’da. Bayındır 2 sokak ile Meşrutiyet Caddesinin kesiştiği yerde. Apartmanın altında manav var. Apartmanı buldum. Kapıyı açıp içeri girdiğimde daha önce Ankara merkezi aradığımızda telefonlarımıza bakan daha sonra Çankaya ilçe başkanı olduğunu öğrendiğim Bahar SEVDIK karşıladı beni.

    Neden orada olduğumu, eleştirilerimin neler olduğunu, ne yapmak istediğimi, partiye nasıl bir katkı sağlayabileceğimi açıklıyordum. Konuşmamız partililerimizin yoğun ilgisi karşılığında sık sık telefonla bölünüyordu. Ama çok memnundum bu bölünmelerden.

    Bahar Hanım çok sıcak karşıladı. Ben heyecanlı heyecanlı anlatırken dikkatle dinliyordu. Telefon aralarının birinde ellerinde pasta, börek, çay ile geldi. Bahar Hanımın eşi de oradaydı. Bahar Hanıma laf vurarak “partiye girdi gireli bizi unuttu, artık ilgilenmiyor” dedi. “Bizim evde de durum farklı değil eşim benden şikayetçi” dedim. Ailemdeki üyelerin tatlı tatlı atışmaları geldi gözümün önüne, ailemin yanında hissettim kendim. Ben o gün Ankara’da aile sıcaklığını gördüm…

    Partimizin internet sitesi ve sosyal medya önerilerimi anlatınca “konuyla ilgili kurucu üyemiz ile görüştürelim seni. Bugün gelmeyecekti ama bi arayalım” dediler. Bir süre sonra Anadolu Partisi Genel Sekreteri Dicle EROĞUL geldi. Yorgun olduğu yüzünden belli idi. Tanıştık “birazdan geliyorum” dedi. Mutfağa geçip biraz önce bana ikram edilen pasta/böreklerle karnını doyurdu. Çayını alıp geldi. Konuşmaya başladık. Ben heyecanlı heyecanlı anlatıyordum. Sabırla dinledi. Ben o gün Ankara’da bir sevda uğruna aç kalan, yorulan ancak tüm yorgunluğa rağmen partiye gelen bir genci dinleme nezaketini gösteren insanları gördüm...

    Sonra partinin diğer kurucuları, görevli / gönüllü arkadaşları ile sohbet başladı. Partinin geçici genel merkezinin numarası açıklanır açıklanmaz Avusturya’dan aramış bir gönüllü “ilk bağışı ben yapmak istiyorum” demiş. Henüz partiye bağış yapılacak hesap numarası belli olmadığı için kabul etmemişler. Telefondaki kişi ısrarla “siz hesabınızı verin size göndereyim. Partinin hesabı açılınca aktarırsınız” demiş. Kabul etmemişler. “Birkaç güne kadar bağış hesaplarımız resmi siteden açıklanacak o zaman gönderirsiniz” demişler. (Nitekim resmi siteden partimizin bağış hesapları açıklanır açıklanmaz ben de ilk bağışımı yaptım) Ben o gün Ankara’da harama el sürmekten korkan, onurlu insanları gördüm.

    Sohbet ilerledikçe, partililerin il merkezlerini tutmak için ceplerinden para harcadığını, hatta stopajın bile nasıl ödeneceği hususunun gündeme geldiği, fotokopilerin ve çeşitli sarf malzemelerinin eşden – dosttan imece usulü sağlandığını. Ancak kimseye boyun eğilmediğini, kimseye avuç açılmadığını gördüm. Ben o gün Ankara’da gururlu insanları gördüm.

    Anadolu Partisi Kurucularından Onur Kireçtepe de oradaydı. Yanında da genç bir arkadaş. Onur Beyin üniversitede akademisyen olduğunu öğrenince “herhalde partiye gönül vermiş bir genç” diye düşündüm. Onlar işleri olduğu için çıkmaz üzerelerken öğrendim. O genç arkadaşın Emine Ülker TARHAN’ın oğlu Araz olduğunu. Rahmetlik dedem derdi. “Birini gerçekten tanımak istiyorsan o kişinin hem anne bababasını hem de çocuklarını tanı”. Ben orada efendi bir genç gördüm. Giyimi alelade ama tavrı olgunluk, saygı ve mütevazilikle harmanlanmış. Ben o gün Ankara’da örnek bir evlat gördüm. O evladın gözlerinde annesini ve babasını gördüm.

    Sohbetin orta yerinde Dicle Hanım ve Bahar Hanım “bizi Atatürk yaktı” dedi. Nasıl yani? dedim.
    Ona “Ordu Yok” dediler, “Kurulur” dedi. “Para Yok” dediler, “Bulunur” Dedi. “Düşman Çok” dediler, “Yenilir” dedi. “Bize de imkansızlıkları anlatıyorlar hep, biz ATA’mızın yolundan gidiyoruz. Zorlukları aşacağız” dediler.

    Ben o gün orada söylemedim ama ben hem Atatürk’ün gençliğe yüklediği misyon hem de 16 aylık kızım için oradaydım. ilk kez bir partiye katılmaya niyetlendim. Zira ülkenin adım adım karanlığa çekildiğinin, Atatürk ve Cumhuriyetin kazanımlarından uzaklaştırıldığının, bu karanlık zihniyetin ilk hedeflerinin kadınlar ve farklı görüşten insanlar olacağının farkındaydım. Kızım büyüdüğünde “baba Atatürk’ün bize sağladığı haklar bir bir elimizden alınırken sen ne yaptın?” demesine dayanamayacağım için kötüye gidişe umut olacağını düşündüğüm Anadolu Partisi’ne katıldım. Ben o gün Ankara’da Atatürk yolunda insanlar gördüm.

    Anlatım biraz dağınık oldu farkındayım ve özür dilerim. Demek istediğim şu; eğer ben o gün Ankara’da;

    - italyan marka ayakkabılarla dolaşıp caka satan,
    - Burunlarından kıl aldırmayan,
    - Gözlerinde $ işareti olan, partiden bir yer kapıp köşeyi dönme niyetinde olan,
    - Korumalarının etten duvar ördüğü

    insanlar görseydim. Bugün çok ağır / eleştirel bir yazı yazıyor olurdum.

    Ama ben o gün ankara’da;

    - Zorluklar karşısında yılmayan insanlar,
    - Mütevazi, saygılı, başkalarının görüşlerine değer veren,
    - Gençlere sevgisi saygısı lafta olmayan,
    - Atatürk yolunda
    - Belki fakir ama gururlu, haram yemekten korkan Anadolu insanını
    gördüm.

    O insanların ellerinden çay içmenin keyfine vardım. Öyle ki her yudumun keyfini çıkardım. Ağır ağır içtim. Ayrılırken “uzun zamandır böyle keyifli çay içmemiştim” dedim. “Ziyaretimize geleni çaysız bırakmayız” dediler.

    Siz de bir gidin.
    Tanışın.
    Varsa önyargılarınız yıkılacaktır.

    Taahhüt ediyorum.
    Helal para ile kazanılmış çayın tadına varacaksınız.

    Son söz: Anadolu Partisi Çok güzel gelsenize : )
    0 ...