evlilik dışı hamile kalma

entry50 galeri
    11.
  1. avrupa ile türkiye'yi kıyaslayalım haydi, aile kurumu çöküyormuş ya hani...

    avrupalı yıllar yılı çatır çatır sevişir. önlemini fazlasıyla alır. arkadaşları, flörtleri, sevgilileri, nişanlıları olur. karşı cinsin de kendisi gibi insan olduğunu; yaşamdan zevk almak istediğini ve dahası "manita" oldukları anda namusum olup tapulu mal olmadıklarını bilirler. genelde otuz yaş civarında, artık zevkleri biraz azaltıp işin sorumluluk kısmına geçmeleri gerektiğini düşünürler. aile kurmanın, çocuk yapmak ve büyütmenin çocuk oyuncağı olmadığını bilerek bu işe girişirler. aşık oldukları ya da şehvet duydukları insanlardan ziyâde birlikte bir ömür geçirebileceklerini düşündükleri kişilerle evlenirler. evliliği yürütebilmek için her şeyi denerler. ben de dahil çoğumuza abuk gelen pek çok şey, örneğin swinger muhabbeti de buna dahil olabilmektedir. belgeseli bile yapıldı, 60'ını aşmış çiftler bunu yapıyorlardı. sonuç olarak evliliği çile olmaktan çıkartmak ve yaşamdan zevk almak/aldırmak için yapıyorlar bunları. sonuç olarak bu çiftler kolay kolay boşanmıyorlar.

    türkiyeli yıllar yılı "tüm erkekler beni sikmek istiyor" paranoyası ya da "kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin" öküzlüğüyle yetişir. muhafazakar olduklarını söyleyen ikiyüzlü hecin develeri kızlı erkekli her türlü duruma karşı çıktıkları için farklı cinsler birbirlerini tanımadan büyürler. bu aşamada aileler kadınlara kan kusturur, erkeklere "erkeğin elinin kiri" diyerek ikiyüzlülüğe devam eder. seks denen gereklilik ortaya çıktıktan sonra bu gereksinimi porno-mastürbasyon ikilisiyle gidermeye çalışırlar ama kesmez. hâl böyle olunca ilk deneyimler ya genelevlerde ya eşek, keçi gibi hayvanlarla ya tecavüz vakalarıyla ya da birbirleriyle gidermeye çalışırlar. evet, türkiye'de travestilerin bu kadar ilgi görmesi tam da bu yüzden işte.* neyse efendim, bir taraf "başımıza iş açılır" düşüncesiyle erkenden evlendirilir. kocası döver "kocandır, döver de sever de" denir. öbür taraf askere yollanır, döner dönmez bir işe sokulur ve evlendirilir. kısaca taraflar ne birbirlerini, ne karşı cinsi ne de cinselliği tanımadan bir ömür geçirmeleri beklenir. erkek bütçesi yettiğince genelev, pavyon, metres falan bir şeyler yapar. kadınsa hayatını çocuklarına adayarak bir amaç edindiği yanılgısına kaptırır kendini. çocuklar büyüdüklerinde kadın "ben de yaşayacağım" artık deyip boşanmak ister çünkü aslında hiç yaşamamış olmadığından içten içe farkındadır. erkek gerek toplum ve kendi ailesinin baskısı gerekse egosu nedeniyle kadını boşanmaktan vazgeçirmek için her yolu dener. yalvarmaktan başlar tehdit ve şiddete kadar her boku yer. oysa kendisi de farkındadır, o evliliğin her ikisi için de azap olduğundan ama elalem ne der burada belirleyicidir işte.

    sonra bir amatör sosyolug çıkar; evlilik dışı gebeliğin aile kurumunu bitirdiğinden bahseder. e yavrum, senin ailen aile değil ki zaten, hapishane.

    bir de lütfen başkalarının özel yaşamlarına karışmayın. ne kadar terbiyesizce olduğunu ben anlatamıyorum ama biraz empati yapsanız, yani birilerinin aynı şeyleri size yapsa duyacaklarınızı düşünseniz çözülecek bu iş. hangimiz babamız giyimimize karıştığında "babam değil mi, o en iyisini bilir" dedik? e ne demeye hiç tanımadığımız insanların nasıl sevip ne zaman sevişeceklerine karışmaya hakkımız olduğunu düşünüyoruz?

    belirtmeden geçmeyeyim: ciddi ciddi bunu yapan, yani bunu bir seçim hâline getiren kadınlar var. bunları iki gruba ayırabiliriz:

    1- çocuk yapmak isteyen ama koca muhabbetinden, demin bahsettiğim ya da başka nedenlerle midesi bulanmış olanlar. bunlara ciddi ciddi saygı duyarım çünkü çok zor bir işe kalkışıyorlar.
    2- "gebe kalayım da herif beni almak zorunda kalsın" kafasındaki kezbanlar. bunlara saygı maygı duymam. duyan varsa da dalga geçerim.

    doğruya doğru, evlilik dışı gebeliği "orospuluk" olarak niteleyenlerin genelinin anaları ikinci şıktaki kadınlar.

    not: ulan gece gece toplumsal analiz yaptırdınız bana be!
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük