Efendim hikaye aslında tam olarak luluş'un geas gücünü almasıyla başlıyor. ve gelişiyor ama nasıl gelişme, bir kişiyle başlayan olay politik olaylar, stratejiler ve biraz da mistik olaylarla öyle bir şekilleniyor ki birçok bölümde "oha yok artık amk" falan diyosunuz. böyle subniminal mesajlar falan, uu yani. çok karakterli bi de... karakterler bildiğiniz beyninizi sikiyo. ama felsefesi de var. death note benzerliğini geçtim ben animenin alt metinlerinde v for vendetta'yı hatta george orwell'in 1984'ünü bile buldum, artık nasıl derine indiysem, öyle etkilendim evet.
Luluş: zeka küpü. bir okadar da kibirli tabi. narsitlik abidesi. ama her ünvanını sonuna kadar hak ediyor.
Nunnally : Zero'nun yola çıkış amacı, uğruna dünyayı fethetmek istediği kardeşi aynı zamanda da ayak bağı. Ayrıca ablası Euphie gibi bir fedakar tavırlar bir iyilik meleği halleri.. Oldukça etkisiz gözükmekle birlikte psikolojik yıpranma faktörü Luluş için. Bir de en son gözü açıldı niye açıldı niye kapanmış sonra niye kapanmadı madem Luluş'a dokununca açılıyordu niye önceden dokunmadı? oraları anlamadım ben.
Suzaku: Luluş'un çocukluk arkadaşı, son Japonya başbakanının oğlu, aşırı onurlu bir Britanyalı. Bütün anime deli etti beni. Ne istediği belli değil. Neyse ki sonlara doğru işe yaradı azıcık.
Euphemia: Fazla duygusal. Ütopik barışçıl. Halkın prensesi modları falan. Gerçi sonu kötü oldu, üzüldüm lan, hatta o poliyanna hallerine yer yer gıcık olsam da sonuna baya bildiğin ağladım ben :(
C.C. : Pizza hut temsilcisi mübarek. Eh be ne reklamını yaptı. Öte yandan Luluşun sağ kolu. takmaz tavırları falan iyi.
V.V. : Tam bir GOT karakter. elimle boğcaktım bi ara.
Kallen : her şey çok daha farklı olmasını istediğim karakter. böyle gözde bi karakteri neden sınırlamış yazarlar anlamakta güçlük çekiyorum.
Cornelia : Animenin en düzgün karakterlerinden biri. Kararlı, ayağı yere basan savaş alanında başarılı prenses. Ama ilk ölüm olayından sonra geri gelmesiyle etkisini yitirdi. hayır madem etkili bi şekilde dönmicekti neden geri getirdiniz amk demeden edemiyor insan.
Schineizel : Luluş'u en çok zorlayan karakter. Küçükken de satrançta hiç yenememiş zaten. Bunun yanı sıra Luluş'a en çok benzeyen. Aslında düşman olmasa iyi karakter. Tam imparator olacak adamdı.
Nina : psikopat. evet evet psikopat başka bi şey düşünemiyorum nina için. Şimdi Euphy bunun hayatını bir kere kurtardı ya.. Allahımm.. 'Prensesim! Prensesim!' Sonra da içinden canavar çıktı zaten. Son bölümde ufak bir iyiliği dokundu ama bu iticiliğini hafifletmeye yetmez.
Lloyd Asplund : Doğal patavatsız. Aşırı umursamaz. bi de aseksüel olduğunu düşündürdü bana.
Lakshata : Ya da Rakshata (ah şu Japonlar!) Lloyd'un dişi hali. Biraz daha aklı başında görünümlü. Bilimle eğlenen zeki kadın karakter güzel oturtulmuş.
Diethard: Ya bunun da ne tarafta olduğu belli değil! Başlarda meslek aşkıyla rating için her şeyi yapan, sevilebilecek düzeyde karaktersizliği olan biriydi sonra gene taraf değiştirdi falan, öldü gitti zaten.
Rolo : sayko havalarından yer yer korkmadım desem yalan olur. bi piçlik yapacağı belliydi sonra da shirley'i öldürdü zaten ama acıdım lan nedenlerini düşününce :/
Toudou : Gururdan geberecek. Eski asker. Akıllı bir adam. Japonya Japonya'yken son direniş zaferlerinden birinin mimarı. Animeye de 'zekalı' bir giriş yapıyor. Gururlu duruşunu hiç bozmuyor. Bu arada gerçekten de gururdan geberdi bu galiba.
Ougi : Anadolu takımı topçusu. Şampiyonlar ligi seviyesinde değil. Buna da kılım biraz. Yeterince kararlı değil. Ayrıca 'böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum aldır bunu' diyerek yardı beni dfsdgfdfg
Viletta : aşkı ile ideolojileri arasında kalmış kadın. hafızasını kaybediyo bi ara neydim ne oldum moduna düşüyo, baya da bi saf değiştiriyo ama kendini sevdiriyo bence.
Xingke : Güzel dövüşüyo, biraz da karizmatik ama fazla duygusal. Hem hani öldü ölecek hastaydı bu? Bi ölemedi gitti.
Bi de akademideki tipler var. Rivalz hafif şapsallığıyla dikkat çekiyor. Shirley ise olmadık yerde olmadık zamanda luluş'a ayak bağı oluyor ama yazık ya kız aşık n'aparsın.
Animede çok karakter var gerçekten. Hepsinin de önemli denebilecek, en azından değinilebilecek rolleri var.
Sonra hizmetçileri var Luluş'ların. Kadının içinden Jackie Chan çıktı.
Müziklere gelecek olursak açılış-kapanışta iş yok bence. ama genel score müzikler fena değil. kulağı öyle tırmalamıyor ama bir fullmetal alchemisthissi de yaratmıyor. ya da death note.
Çizimleri de bi garip. herkese hitap eden bir çizim anlayışı yok. Doğal olarak, erkek karakterlerin fizikleri sizlere fazla kadınsı gelebilir. Animenin genelinde, çirkin diye bir kavram yok zaten. Herkes bebek yüzlü, herkes seksi falan. koca gözler, sivri çeneleri hele o rengarenk saçlar yok mu? başta baya yadırgadım ama alışmam da uzun sürmedi, hatta her bir karakterin saç renginin kişiliğini yansıttığını düşünüyorum. Valla bak dikkatli izleyin ne demek istediğimi anlıycaksınız.
Stratejiler... stratejiler... Death Note 'taki gibi 2 kişi arasında geçmiyor anime. * Çok fazla karakter var. izlerken beynim döndü bir ara. Bir de taraf değiştirmeler, öldü sandıklarımızdan dirilenler falan da olunca ilk çok karakterli animem beni biraz zorladı. Fullmetal'e çok karakterli derdim bu onu ikiye katlıyor.
öhm sonuç olarak ben beğendim. evet evet baya beğendim ben bunu.