Bu kadar hızlı bir küreselleşme sürecinde; vazgeçtik 10 yıl sonrasını, 1 yıl sonrasının kasım ortasında nelerin manşetleşeceğini öngörebilme olanağı var mı?
Elbet yok.
* * *
Oysa öngörülemeyecek bir gelecekten kaygılananlar ve kaygılanmayanlar diye 2'ye ayrılmaya başladı dünya.
Kaygılananlar kesiminde öncelikle nükte, espri, kahkaha kaybolmakta...
* * *
Asık surat, aşırı ciddiyet, gülmeyi yadırgayıp, eğlenceli bir karakteri küçümseyerek dizginlemeye kalkma; oksijenini azaltır hayatın.
* * *
Uzun yıllar Zonguldak kömür ocaklarında maden mühendisliği yapmış, 1950'de de Demokrat Parti'den Zonguldak milletvekili seçilmiş olan rahmetli dayım Cemal Kıpçak; yaşadıklarını eğlenceli tarafından anlatmayı, taklitler yapmayı seven çok hoşsohbet bir insandı.
* * *
Yengem ise bir ilkokul öğretmeniydi ve dayımın çevresindekileri güldürmesine kızar:
- Cemal, bırak şu komikliği; sen elalemin maskarası değilsin, derdi.
Dayım da ses çıkarmaz, gülümser, lafı değiştirirdi.
* * *
Menderes'in "milletin malını millete iade ediyoruz" diye, Ulus gazetesine el koyduğu dönemlerde; Cemil Sait Barlas, dergi boyunda çıkardığı haftalık "Pazar Postası" gazetesinin son sayfasını, Bülent Ecevit ile bendenize bırakmıştı.
* * *
Ecevit'le birlikte "Pazar Postası"nın son sayfasını manşetleri, haberleri, başyazılarıyla bücür bir gazete görünümüne sokmuş; adını da, irice puntolarla "Ciddiyet" diye koyarak; eğlene güle, güncel haberleri alaya almaya başlamıştık.
O yıllarda, aklımın köşesinden bile geçmiyordu Bülent Ecevit'in bir gün Başbakan olacağı.
* * *
Toplumun bireyleri, hem hayatın oksijenini sık sık tazelemeli, hem de ondan kimseyi yoksun etmemeli.
Şöyle çevreye; yüreğinde sürprizli şaka yumakçıkları kıpırdayıp duran Şafak Barış'ın gözlüğüyle baktığınızda, neler ve neler görmezsiniz ki...
* * *
Örneğin, bazı servis minibüslerinin arkasında "Bir hata yaparsak, şu numaralara iletin" diye yazıyor ya...
Bir minibüs şoförü de arabasının arkasına şöyle yazmış:
"Bir hata yaparsak aramızda kalsın".
Bizim Şafak görür böyle şeyleri.
* * *
Yine onun gözüne takılan bir duvar yazısı:
"Vatan size, kızlar bize emanet"
* * *
Hızla değişen ve insanların sevmedikleri işleri yapmaya mahkum edilmesini, gitgide kaldıracağa benzeyen bir dünyada; eğlenceli bir yaratıcılık ağır basmaya başlıyor.
* * *
Eğlenceli bir yaratıcılık...
Eğlenceli bir yaratıcılığın egzersizlerine de şöyle bir göz atalım.
Aret Demirkazık da, internette dolaşan "sokaklarda rastlandıkça çekilmiş birtakım garip yazılı duyuruların fotoğraflarını" toparlamış.
* * *
işte birkaç örnek:
Bir kapı kıyısındaki duvara majiskül harflerle kırık dökük yazılmış bir duyuru:
"KiRALIK
CENENETOR"
* * *
"Bu Ev Kopile Satılıktır"
* * *
"BÖCEE
iLAÇLAMA
ve bir telefon numarası"
* * *
Öyle seziliyor ki, "dünya vatandaşlığı"na doğru adımlar atıldıkça; monoton çalışmaların ve "mevki sahibi" olma çabalarının yerini, hobilerden yükselen renkli fıskiyeler alacak.
Ve küçük yaşlarda eğlenceli meraklar keskinleştikçe; "bilgi toplumları"nın da radarları, buzlanmış beyinlere görkemli bahçelerin kahkahalarını sunacak.
* * *
Bazen biraz rahatlamak için, şimdiden yapılabilir bazı eğlenceli katkılar da; örneğin bir dostun kendi sorduğu soruya; yine kendinin verdiği şu yanıtlar gibi:
Ankara neden soğuktur?
"06" olduğu için
* * *
Hangi kalemle yazı yazılmaz?
Kontrol kalemiyle
* * *
Dişleri dökülürken hiç ağrı çekmeyen nedir?
Tarak
* * *
Yüzyıllardan bu yana tekrarlana tekrarlana buzlanmış beyinsel bir konformizmi kırmak ve küçük meraklarla yaratıcılık ufuklarını açmaya çalışmak kolay değil.
Kolay değil Bal Mahmut'ları, Sakallı Celal'leri, Ercüment Ekrem'leri geri getirmek.
* * *
Olsun, denemekten de vazgeçmemeli.