bir kente sığınıyorum, yağmur yağıyor. güneş doğan bir kenti düşlüyorum, oraya gitmek için çıktığım yolda ölen binlerce insan var, hepsine ağlıyorum, ne kadar ağlıyorsam yağmur yağıyor, ama güldüğümde güneş hiç açmıyor. özlüyorum. özlediğim insanlar hep uzaklar, sıcaklıkları hep uzaklıkta başkalarını ısıtıyor. üşüyorum. asla düşlemiyorum ama, annemin sıcaklığını, yoksa donar tüm kent ve tüm insanlar. gittikçe büyüyor içim. herkesi alıyorum o büyük eve, kalbime dokunanlar ve karın boşluğumda yaşayanlar, içimi kirletenler ve içimde ağlayanlar. gitmiyorlar. kalabalıktan sıkılırsam bir adam ve bir kadın tanıdım sığınmak için. ölü bu insanlar, ben onlara hiç doğmamış demeyi seviyorum ama. tüm binaların beşinci katını seviyorum, kuşları izliyorum. başım bir gökyüzüne, bir yeryüzüne değiyor. bir kuşun ölmesinden korkuyorum, düşmesinden ve düşmelerimden. güneşin yeryüzünde açmasından korkuyorum, sevdiklerimin yerin dibine yaşamasından korkuyorum. başım bir gökyüzüne, bir yeryüzüne değiyor. ve korkuyorum tüm yaşam bir gün yeryüzünde sonlanacak, gökyüzünden düşeceğim sevdiğim adamın üzerine, ve kokum değmeyecek anneme.