hawking ten yapay zeka uyarısı

entry14 galeri
    11.
  1. olası "ikinci" yapay devrimdir. birincisi malum, doğal kökenlerimize karşı alemde ilk kez "suni" olanı yani doğa karşıtı varlığı, kendimizi yani insan olanı söküp çıkardık. amaç bu yönde değildi elbette; altı üstü "hayatta kalmak" gibi basit bir dürtüyü abarttıkça abarttık, beyin şişti, doğanın dış gözü oluverdik. binlerce yıl aldı bu yapılanma, akşamdan sabaha olmadı. çünkü, tekrarlıyorum, "amaç" buraya gelmek değildi ki; sadece ve sadece aç kalmadan, üşümeden ve parçalanmadan varolmaktı.

    aslında hawking'in dikkat çektiği konu bilim kurgu kitap ve filmlerinde defalarca irdelendi, irdeleniyor, üstelik neredeyse yüz yıldır. ve aklı başında saydığımız bir bilim adamı "aman ha" diyene kadar frankenstein, terminator, matrix tadında eğleniyorduk. şimdi antenleri diktik, neden? nihayetinde hawking'in demek istediği mümkün; bu hadisenin basit bir bilim kurgu fantezisi olmasının ötesinde ciddiye alınabileceğine dair iki temel kaynak var:

    birincisi biz kendimiz, "insan" türü, "suni/yapay" olanın var edilebileceğinin en büyük deliliyiz. ne uzaylılara ne de masal kahramanlarına ihtiyacımız var: aynaya baktığımızda gördüğümüz suret doğanın dışına çıkabilen kurgulama yetisine sahip aklın ete kemiğe bürünmüş halidir. ama biz biliyoruz ki aklın -en azından teorik olarak- ete kemiğe mutlak bağımlılığı yok, yani ete kemiğe gerek yok.

    ikincisi, bu kez bizden farklı olarak, ortaya çıkma ihtimali olan yapay zekanın, androidin, robotun, bilgisayarın artık neyse, arkasında onu iten, planlayan ve destekleyen bir güç var, yani biz varız. bu fark bu ikinci yapay gelişime bizim kendi gelişimimizde sahip olmadığımız bir ivme kazandırıyor. yani "binlerce yıl" harcanmasına gerek yok.

    peki karşı argüman ne diyor? hawking'e "henüz bu konuda tasalanmaya gerek yok" diyenler neye dayanıyor? beynin, bilincin vs. nasıl çalıştığını henüz bilmediğimiz gerçeğine. yani karşıt argümanlar dayanağını bugünün cehaletinden alıyor. bugün bilinmeyenin yarın "bilinebilir" olma ihtimalini çok uzak görüyor. herhalde "yarın" kavramı çok uzak geldiği içindir, kimbilir?

    bir başka "olmaz canım" dayanak noktası da felsefik: ontoloji, varolma, kimlik vs. argümanları. özetle, tıpkı aynı gezegende yaşıyor olduğumuz diğer hayvanlar bizim gibi, bizimkine benzer bir yüksek zeka rejimi geliştirmedikleri gibi, yarın birgün robotların da bize benzemesini -ve aşmasını- gerektirecek bir mecburiyet veya mutlaklık kaidesi yok. bugün tüm ekonomi, ticaret, ulaşım, haberleşme, eğitim, trafik, bilim, üretim vs. bilgisayarlar tarafından kendi kendine hesaplanıp işletiliyor, biz de sonuçları takip ediyoruz. yani bir anlamda tüm gezegenin insan medeniyeti zaten makinalara teslim edilmiş bir vaziyette. ama biz biliyoruz ki henüz bilinçli değil, yani fişi çekmek bizim elimizde: hani çekemeyiz o ayrı, ne yani, koskoca medeniyeti mi yok edelim bir makina ile sidik yarıştırmak için? olmaz bu. kimse fişleri çekmez, çekemez. yine de bu "ihtimal"in varlığı bile bize bir güven verir. Peki ama bu teknolojik çocuk hiç mi büyümeyecek? yahu şimdi o aletler, teknolojik birşeyler birşeyler dile gelip "ne olur bizi geliştirmeyin, yalvarıyoruz" diye bağırsa biz yine de binbir nedenden ötürü yeni applar, yeni software ve hardware olanakları arayacağız ve bilgisayarları daha ne kadar hayatın içine sokabiliriz kaygısında olacağız. ama bilinç olmadıktan sonra bu alet edavat birer "komut alan makina" olma konumlarını kaybetmezler. felsefi yaklaşım özetle bunu diyor.

    bir ihtimal daha var gerçi: zaten yapaylığın hem mucidi hem de kitabını yazan bir tür olarak büyük ihtimalle hem aklımız hem de fiziğimizle software ve hardware alemi ile gönüllü bir entegrasyona gideceğiz. "insanlığımızdan mı olacağız" diyenler insanlığın aslında ateşi kontrol ettiğinden beri ne yapmaya çalıştığını bir daha düşünsünler. "doğadan mı kopacağız" diyenlere zaten "en son ne zaman en saf halinle doğadaydın; hangi "doğal" ihtiyacını yapay yollarla giderdin" diye birkaç soru yöneltirsek aslında ne yaptığımızı tam olarak bilmediğimiz, yine de "bilmeden eylemek" konusunda kendimizi fazla kısıtlamadığımız ortaya çıkar. hani yerçekiminin ne olduğunu, nereden kaynaklandığını fiziki olarak bilmiyoruz; gelgelelim bu "bilmeme" o yerçekimini hesaplayarak uzaya çıkabilmemize engel olmuyor. yani beynin nasıl çalıştığını öğrenmeden bile, sadece aklın bilebildiğimiz temel paydalarını iyi formülleştirerek bile suni bir zeka yapmak, en azından kendi fişini duvara takıp çıkarabilecek bir makina yapmak bugün dahi mümkün, yarına gitmeye gerek bile yok.

    sonuç olarak kimse "hawking yanarsınız dedi bırakalım bu işleri" falan demeyecektir. yine de böyle bir öngörü ya da endişe -üstelik böyle bir kafa tarafından- dile getirilince insanların en azından bir dakika durup düşünmesi kaçınılmazdır. herkes kendisine göre düşünür elbette. hani "müzik insanları birleştirir" tabiri nasıl aynı müziğin bir başka grup insanı ayrıştırdığını, ittiğini, nefret ettirdiğini görmek istemiyorsa, bu tartışmada da bir tarafı tutan (yapay zeka olmasıncılar vs olsuncular) otomatik olarak diğer tarafın argümanını tehdit olarak alabilecektir, daha doğrusu, "tüm insanlar yapay zekaya karşı tek yumruk olurlar" diye zannedenler kesinlikle yanılıyor. eğer şimdi bile insanlığı tanrılara, şeytanlara, uzaylılara bir çırpıda satacak birileri mevcutsa, elbette yapay zeka hadisesine karşı tek vücut olabilme ihtimali geyet düşüktür.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük