vakti evvel özdebir'in düzenlediği öss simulasyonları vardı, hala yapılıyor mu bilmiyorum. aha bu öss simulasyonlarından birinde, bu burnunu çekip duran öğrenci kostümünü ben giydiydim.
fecaat lan vallaha fecaat. ne oldu ne bitti bilmiyorum, her şey kağıdıma pıt diye gayet sulak bir sümüğün damlamasıyla başladı. aman allah, selpak da almamışız yanımıza. fakat engelleyemiyorum da öyle bir akıyor ki. koluma siliyorum yok, elime siliyorum yok, neyse mübareğin derdi. bir yandan da hünff, hünf çekiyorum, yer yer üflemeler neyi de başladı sınıfta, gayet basınçlı bir ortam, taraflar gergin. sınav ortasında; "selpağı olan var mı abına koyim, vücudum eriyo." deyu da bağıraman. son çare, üzerimde bi hırka vardı, çıkardım, doladım katladım, fırrrrrt, fırrrrrt, sümkürrr, aşkla sümkürrr, hassretle sümkür.
şanssızlıklar onunla da bitmedi o sınavda. ulan yine ne bok oldu bilmiyorum, tükürüğüm genzime kaçtı, bu sefer de öksürük krizi. burnum da başladı akmaya. önümdeki garibim kız döndü artık "selpak ister misin?" deyu, demesiyle önüne dönmesi bir oldu. karşılaştığı manzara karşısında ne yapabilirdi zaten. gözlerinden varil varil yaş döken, burnundan sümükler fışkırtan, ağzından tükürükler saçan, suratı kıpkırmızı ve hala selpağı almayı gurur meselesi haline getirip; "yuook! ıstamaam!" deyu bağıran bi alev topu. karı demiştir sınava şeytanın oğlu girdi.
sınavdan çıktık, en önde oturan gözlüklü bebe nerden bildi nerden ettiyse, yanaştı; "abi sınavda öksüren sen miydi ya abi?" deyu sordu. yanlışlıkla ayağına basmış gibi yaptım konu kapandı. eve geldiğimde ne burnum akıyordu, ne de öksürük vardı, hay babayın kemiğine dedim. hay babayın atayın da dedim.