parapsikoloji

entry74 galeri video1
    33.
  1. Parapsikoloji, klinik bulgularla ölçümlenebilen psişik feno­menlerin dışında kalan alan üzerinde araştırma yapan bir bilim dalıdır.

    Günümüz Parapsikolojisi, modern psikoloji ve modern tıbbın verileriyle, doğu bilgeliğinin verileri arasında köprü oluşturan bağımsız bir bilim dalıdır.

    Bizler, dünya beşeri olarak; genellikle fizik yapı­mız üzerinde durmuş, ruhsal yanımızı tamamen göz ardı etmişizdir. Oysa biyo­lojik yapıda ortaya çıkan her türlü aksaklık, bugüne kadar göz ardı ettiğimiz ruhsal yapıdan gelmektedir.

    insan, Ruh ve Madde ikilisinden oluşmuş bir yapıdır. O halde bireyi incelerken, ruhsal yanını da dikkate almak zorundayız. Yüzyıllar boyu gelişen bilim, sadece madde dünyasının uygulamalarını, etkilerini ve özelliklerini incelemekle yetinip, bireyin içsel yapısından sürekli kaçtı. Fakat son 50 yılda bilimin kısırlığı anlaşıldı ve içe dönülmeye başlandı.

    işte bu yeni anlayışla yapılan araştırmalar ve deneyler, evrende fizik, kimya ve biyolojinin ortaya koyduğundan başka ilke ve yasaların varlığını da göstermiştir.
    Bizler, dışımızdan gelen bilgilerin algılanmasında, yalnızca beş duyu­muzun araç olduğu fikrine kendimizi alıştırmışızdır. Eğer bu anlayışı günlük, basit yaşam içerisinde değerlendirirsek doğrudur. Fakat bazı koşullarda bu yeterli olmamaktadır. Yani, bazı algı­larımızı başka duyumuzla da yaptığımız oluyor. işte, son yıllarda kuşkulandı­ğımız bu duyumuzun varlığını, bilim kanıtlamış bulunuyor. Bu, 'altıncı duyu' dediğimiz olgudur.

    Dış dünyayı algılarken; bilerek ya da bilmeyerek, zaman zaman beş duyumuzdan farklı bir duyumuzu da kullanıyoruz.

    işte, herhangi bir organla çalışmayan, bilinen duyulardan farklı ve insanın dış dünyayı algılama yeteneğine kısaca, Duyular Dışı idrak (DDi) ya da Duyular Dışı Algılama (DDA) diyoruz.

    Ancak halk arasında bunların tümüne, "altıncı duyu" demek, adet olmuştur. Bugün bu olguyu, "parapsikoloji" adı altında incelemekteyiz. “parapsikoloji” sözcüğü, (para: yanında, ötesinde, psychische: ruh anlamına gelmektedir) Oesterreich tarafından ortaya konmuştur. Ancak, bazı bilgile göre de, Dr.Rhine'nın hem D.D.i terimini, hem de "parapsikoloji" deyimi ortaya koyduğu söylenmektedir.

    Prof.Rhine, 1930'larda başlamak üzere; A.B.D.'de Duke Üniversitesi'nde parapsikoloji okutmuştur. Parapsikoloji, klasik Psikolojinin sınırları ötesinde fenomenleri inceleyen bir araştırma dalıdır.

    California'daki J.F.Kennedy Üniversitesi'nin parapsikoloji bölümünün tanımına göre: Parapsikoloji, tüm canlılar ve bunların çevresi arasındaki belirli etkilerin, bilimsel olarak incelenmesidir.

    Bu alanda yapılan çalışmalarda hemen herkeste 6-7 ve daha fazla duyuların varlığını ortaya koymuştur. Fakat bunların varlığından pek az kim­senin haberi vardır.

    D.D.i' nin doğasında hem ken­diliğindenlik, hem de beklenmediklik vardır. Farkında olsak da olmasak da, doğuştan getirdiğimiz bu yetenek, hay­vanlarda da bizde de vardır.

    Bunlardan:
    - Telepati
    - Durugörü
    - Duruişiti - ipnoz
    - Psikometri
    - Psikokinezi / Telekinezi
    - Derma Optik Algılama
    - Radyestezi
    - Beşeri Aura
    - Medyumluk
    - Ruhsal Şifa
    - Obsesyon
    - Beşeri Aura
    - Neştersiz ameliyatlar
    - Ekminezi
    - Nazar
    - Poltergeist (eşyaların hareketleri / tekinsizlik)
    gibi bazılarını, bundan sonraki yazıları­mızda sizlere sunmaya çalışacağız.
    Şurası muhakkak ki, günümü­zün maddeci bilimi, parapsikolojiye fizik ötesini de bi­limsel bir açıklama getirememektedir. Bakış açısı, olaylara yaklaşım anlayışı değişmediği sürece de, bunu başara­bileceğini pek sanmıyoruz. Elimizdeki bilgilerle açıklayamadıklarımızı inkâr etmek ya da dudak büküp geçmek, gerçekte bilimselliğe de ters düşen bir tutum olmaktadır. Ancak gerçek an­lamda özgür düşünceli, bilginin son­suzluğuna inanan kimselerin yapması gereken; geçmişe dönerek, o zamanın olaylarını, o zaman olağan dışı kabul edilen olayları inceleyerek bir fikre varmaktır.

    T.Edison elektrik ampulünü bul­duğunda bütün uzmanlar kendisiyle alay etmişlerdi.
    Prof. A.Bickerton, aya gitmeyi sersemce bir fikir olarak niteliyordu. Clarke bile, 1947 yılında; dünya insanın Ay' a ayak basması için en erken tarihi, 1978 olarak vermişti.
    Ünlü fızikçi Lord Rutterfor, atom enerjisinden yararlanabileceğimi­zi söyleyen kişilerle alay etmişti.
    Galile, Dünya'nın Güneş çevresinde döndüğünü söylemesi üzerine, engi­zisyon mahkemesinde yargılanmıştı.

    Şu sözlere de bakalım:
    - Radyonun geleceği yok. (Lord Kevin - ­iskoçyalı fizik bilgini)
    - Artık yeni hiçbir şey yok. icat edile­bilecek her şey icat edildi. (C.H.Duell Amerikan patent dairesi başkanı)
    - Atlar her zaman kullanılacaktır, oto­mobil ise ancak geçici bir moda olabilir. (Henry Ford'un kredi talebi üzerine otomotiv sektörünün geleceği üzerine ekspertiz veren bir banka müdürü)
    - Uçaklar hoş oyuncaklar, ama askeri değerleri yok. (Mareşal F.Foch, 1.Dünya savaşında Fransız Orduları Başko­mutanı)
    Bu örnekleri çoğaltmak müm­kündür. Beşerin yapısında, her nedense, yeniliklere karşı bir tepki, bir tedirginlik vardır.
    Tüm bunlara karşın, ingiltere'de ilk Ruhsal (Psişik) Araştırma Derneği kuruldu. Daha sonra Fransa, Amerika ve dünyanın çeşitli yerlerinde bu tür derneklerin kurulduğunu görmekteyiz. Bugün Rusya'da pek çok üniversitede Parapsikoloji bölümleri bulunmakta olup, bu konuda A.B.D.'nin daha ileride olduğu belirtilmektedir.

    Halen, Dünya'nın pek çok ülke­sinde D.D.i. ile ilgili araştırma­larını sürdüren ve lisansüstü eğitim sunan pek çok üniversitenin, Parapsi­koloji bölümü kürsüsü bulunmaktadır.

    Bu bilim yuvalarında, bilimin ortaya çıkardığı en duyarlı cihazlarla, D.D.A. deneyleri, ölçümleri yapılmakta ve bunların hangi yasalara göre ortaya çıktığı araştırılmaktadır. Bu çalışmalara parapsikoloji içinde "psikotronik" çalışmalar da denil­mektedir. Bu çalışmalar entelektüel bir merak konusu değil, kendi yapımızı bilmeye, tanımaya yönelik çalışmalardır.

    Jacques Bergier'in "Gizli Parapsi­koloji Savaşı" adlı eserinde, parapsiko­lojinin uluslararası değerinin ve gelece­ğinin ne kadar parlak olacağını, gerçek ile gerçeğin arkasındaki olayların öne­mini kesin çizgilerle vurguladığını görü­yoruz.

    O halde, ön yargılarımızı bir yana bırakıp, konuyu ciddiyetle araştır­malıyız. Ünlü bilimci Einstein; "Evrenin yaratıcısına olan inanç, bilimsel araştırmaların en asil, en itici gücüdür." demiştir.

    Beşeriyet tarihinin en uzak çağla­rından bu yana, bireyde bugün "olağandışı" olarak kabul etmek durumuna düştüğümüz bir takım yeteneklerin var olduğunu gösteren kanıtlar mevcuttur. Büyük bir potansiyel oluşturan bu yeteneklerin, bu güçlerin harekete geçirilmesi, tüm düşünce yapımızda bir devrim gerektirecektir. Fakat sonunda da, insan varlığına yepyeni ufuklar açılabilecektir. Bilim adamlarının günümüzde olağanüstü diye nitelendir­dikleri söz konusu yeteneklere gösterdik­leri büyük ilgi, bunun kanıtıdır (Aku­punktur, Bioenerji, şifacılık v.b. gibi).

    Olağandışı olayların bilimsel araştırması, A.B.D. 'li bilimci Joseph B.Rhine'la başladı denilebilir. 1920'li yıllarda konuya merak saran Rhine, ömrünün büyük bölümünü, yetenekli kişiler üzerinde yaptığı araştırmalara verdi. Böylelikle, yeni bir bilim dalı olan Parapsikoloji kurulmuş oldu. A.B.D. Bilimler Akademisini Parapsikoloji'yi tanımasıyla, bu yeni bilim dalı hak ettiği yeri almış oldu. Bu şekilde, Rhine'ı eleştiren bilim adamları da, daha sonra yanılmış oldukları açıkladılar.

    New York'lu bir bilim adamı olan Hans Halzer, "Bilim sadece, tanınmış, güvenilir araçlarla bilginin toplanmasıdır." diyor. Bununla beraber, araçlar zamanla değişebilir. Geçmişin güvenilir aracı, zamanımızda güvenirliğini yitirmiş olabilir. Ya da gelecekte güvenirliği yitirebilecek olabilir. Bunun tersine, geçmişte kullanılmayan araç ve yöntemler bugün kullanılabilir. Yani, bilimi; yerinden oynamaz, şekli değişmez bir duvar gibi kabul ederek, bu duvara yaslanıp rahatlığı aramak, gerçeğe ters düşer.

    Her şey bir değişim halinde olduğu gibi, bilim de bir değişim halindedir. Bu konuda Batı ve Doğu'nun bakış açılarını dile getirmek gerekirse; Batı dış dünyayı, Doğu ise insanın iç dünyası incelemiştir. Kısaca, Batı analizci, Doğu sentezci olmuştur. Batı, olayları ufak parçalara ayırarak incelemeyi ilke edinmiştir. Örneğin: insan bedeninde belli bir miktar su, hidrojen, oksije karbon ve başka elementler bulunduğunu saptamıştır. Bu ilginç görünebilir ancak bu maddeleri bir araya yığmakla insan elde edilemez. Önemli olan, bu maddeler arasındaki ilişki, bağlantı ve örgütlenmedir. Önemli olan, bu parçalardan çok, bunların nasıl olup da bu bütünlüğü oluşturduğudur.

    işte Doğu bunu incelemiş, yani bütünleşmeyi ele almıştır. Özetle şöyle söylenebilir: Parapsikoloji alanına giren tüm olayların psikolojik değil, psişik olduğu bir gerçektir. Yani bunlar, beden dışı, ruhsal bir güce, yeteneğe dayanmaktadır.
    2 ...