atatürk yaşarken dönemin medyasının (başta cumhuriyet'in) atatürk'e nasıl yaklaştığını bilmeyen düşüncenin göstereceği tepkidir.
Milli kütüphanede latin alfabesinin kabulü (1928) sonrası gazeteleri bulmak mümkündür. O gazetelere bakarsanız kurucuya saygı ile tapınma arasındaki çizginin nasıl çoktan geçildiğini görürsünüz.
Misal gazetelerde Atatürk'ten bahsederken hazretleri ifadesini kısaca hz. ifadesini çokça kullandığına şahit olursunuz.
Misal atatürk sıradan bir şekilde istanbul'da adalara gezmeye gitti. Ama gazetelere göre Sanki musa'nın kızıl denizi geçtiği gibi gitmiştir.
Misal yaveri o öldüğü anda ilk işi kalbine kurşun sıkmak olmuştur. Çünkü Atatürk insan değildir, ölemez. Ölürse bende ölürüm.
işin tuhaf yanı, kendisinin bir insan olduğunu herkesten daha çok söyleyen, anlatmak isteyen atatürk olmuştur. Misal dolmabahçe sarayından kaçıp balıkçılarla rakı içmesi, korumlar geldiğinde de "eyvah yakalandık" demesi.
Büyüklerin bu şekilde düşündüğü bir dönemde çocuğunda aynı şekilde düşünmesi çok daha normaldir.