bugün başımdan geçen bir olayı anlatayım efendim. aslında duygusal bir insan değilimdir. ketum bile sayılabilirim. otobüs yolculuğum sırasında gürültülü bir şekilde otobüse 60-70 yaşlarında teyze bindi. hayattaki bütün çirkinlikleri görmeyerek ödüllendirilmiş. görmüyordu. bastonuyla bir şeyler anlata anlata "ben burda bindim ama incem. kimsin sen nerde incen. özkanlar'da incek var mı ben orda incem. beni biriniz indiriverin." diye ilerledi. bazen çok fazla kızıyorum insanlara ama şaşırtıcı şekilde "ben orda inicem teyzecim, bırakırım seni." dedi biri. ha o kız demeseydi iner teyzemi götürürdüm evine o ayrı.
indim ben ağlıyorum. o an neye ağladığımı inan bilmiyorum. sanırım bir gün yaşlanma ihtimalime üzüldüm. yok lan baya baya korkuyla ağladım.
başka bir gün yetişmem gereken bi işim var hızlı hızlı yürüyorum. beyaz saçlı, beyaz sakallı, elinde bastonu ve kamburu olan bir dede yavaş adımlarla ilerliyor. aslında hızlı yürümek istiyormuş ama yürüyemiyormuş gibi. bunu fark eden pıtır hemen durdurur kendini hızlı yürüyerek onu geçmemek için amcadan küçük adımlarla yürüyüp gitmesi gereken yere geç kalır.
yaşlı insanlara istemeyerek üzülüyorum. yaşlı olmalarına yani ölüme belki bi tık daha yakın olmalarına.
benim ütopyam ölümsüzlük.
kim bilir iyi bir çocuk olursak belki ölümsüzlük iksirini içeriz.