ses

entry113 galeri ses6
    74.
  1. Sesin maddeyi şekillendirdiği ve bir yapı verdiği, isviçreli bilim adamı (mühendis ve tıp doktoru)Hans Jenny tarafından 1960 yılında tartışılmaz bir şekilde ispat edilmiş ve Jenny ses dalgalarının maddenin temelini oluşturduğunu göstermiş ve bu yeni alana ‘’cymatics’’ adını vermişti.
    Bu amaçla yaptığı deneylerinde; müziğin ve metal bir plaka üzerine serpiştirilmiş çeşitli maddelerin (kum, demir, talaş, su, cıva) üstündeki sesle ilgili ses tonlarının filmini çekmiş. Böylece yüzlerce farklı frekansın ve ritmik bileşimlerin yönetilmesinden doğan ses mandalalarının (geometrik şekillerin) kataloğunu hazırlamıştı.
    Dr Jenny çalışmalarında "om" sesini de fotoğrafladı
    Dünyayı meydana getiren kelâmın işitilmez sesi Hinduizm'de 'om' sembolüyle simgele­nir.
    Felsefi Veda metinleri olan Upanishadların birçoğunda ele alınan "OM",Hindu yogileri tarafından kozmik ses olarak nitelendirilmiş bir ses ...
    Tüm inanç sistemlerinde görülen kutsal metin, dua ve kelime tertiplerinin kullanış gayesi düşünce dalgaları ve sesin meydana getirdiği yüksek tesirlerden faydalanabilmek amacını taşır.
    Etnoloji ve Teozofi araştırmacıları bunu majik bir uygulama olarak ele alarak adına "ses majisi" derler.
    Dini kültürdeki adı ise okuma’dır.
    Dünya üzerindeki en eskisinden en yenisine kadar bütün mistik ve ezetorik kültürler bu bilgiyi kullanmışlardır. Bütünlüğün senfonisini dinlemek ve kendimiz diye bir şey olmadığını görebilmek...
    Varolan her şeyin ve herkesin ortak noktası olan, bizleri evrenin birer parçası haline getiren müzik...
    Büyük destanlar, şiirler ve kelimelerle anlatılamayan duygular müzikle anlatılmaya çalışılmış, Orfeus’un kitarasında, Pan'ın flütünde ve Aşık Veysel'in sazında evrenin rezonansıyla titreşen hissedişleri bizlere iletilebilmiş.
    Evrenin müziğinin bizleri bu kadar çok etkilemesinin nedeni, tüm benliğimizin özünde müziğin yatması olamaz mı?
    "Eğer müzik akla ve duygunun üst katlarına seslenmemiş olsaydı ona sanat diyemezdik, onu basit gösteri danslarının estetik katına alırdık. Bütün sanatlar içinde yapısı gereği insan duygularını en çok avucu içine alan fiziksel olarak insanı büyüleme gücü en yüksek olan sanattır müzik" sözleri Nietzche'ye ait...
    Duyular dışı yeteneklere sahip kişiler özellikle canlı icra edilen müziğin güçlü bir enerjiye sahip olduğunu ifade etmektedirler.
    Müziğin bu etkisi enerji alanımız (aura) üzerinde çeşitli etkileşimlere yol açmakta ve bizler de bundan etkilenmekteyiz.
    Sesin görünen ve bilinen etkilerinin yanı sıra duyularla algılanmayan pek çok etkilerinin var olduğu özellikle eski kültürler tarafından çok iyi bilinen bir gerçekti.
    Ve belki de müzik böylesine sıradan hale gelmeden önce özel etkiler meydana getirmek için kullanılıyordu. Nitekim buna ait pek çok araştırmalar sesin ve müziğin olağandışı bilinç hallerini başlatmak ve elde etmek için yoğun biçimde kullanıldığını göstermektedir.
    Başta Müslüman hekimler olmak üzere, pek çok insan tedavi maksadıyla müziği kullanmıştır.Eski Türk toplumlarında, hastaları, müzik ve ritimle tedavi eden kişilere baksı ve kam adı verilirdi.
    Çoğu okullarda müzik ve ritimsel sesler meditasyon yapmak için kullanılır. Hıristiyan geleneklerinde özellikle korolar meditasyonda yaygın olarak görülür.
    islamiyet’te tespih çekerek okunan dualar, Budizm ve Hinduizm’deki Mantra’lar benzer meditasyon özelliklerine sahiptir. Hinduizm ve Budizm’de Mantra’lar ya sessiz, kısık sesli söylenir ya da şarkı olarak söylenir.
    Özellikle Hint Sitar müziği, klasik batı müziği çakra terapisinde kullanılmakta.Ses şifa yöntemine göre; bedenin her parçasını temsil eden bir ses var ve bedendeki herhangi bir bölgeye uygun ses üretildiğinde ise o bölge bazında denge sağlanmış oluyor. Dolayısıyla mantra söylemek, zikir yapmak bedene, zihnimize ve ruhumuza çok iyi gelir.
    Mantra kişiyi düşüncenin kaynağına yani bilincin kaynağına taşıyan bir elemandır.
    Doğanın kendisi bir titreşimdir.Titreşim, titreşim ile etkileşmekte ve ortaya ritmik ve müzikal sonuçlar çıkmaktadır.
    Mantra öncelikle zihinsel titreşim yaratır. Ve bu titreşim saf bilinç yani ruha götürür.
    Evrende her şeyin titreştiği bilgisi artık Kuantum fiziği ile bilimsel olarak da ifade edilmiş durumda.
    Doğadaki iki yüce değer; Işık ve Ses.
    ilk olarak ışık algılanmasına rağmen, olay ve nesnelerin özüne inenleri için algılanan şey, doğadaki diğer yüce değer 'ses'...
    Eski inanışa göre ses, evrensel zihnin ifadesidir.
    Müzik; doğadaki renklerde, şekillerde, bitkilerde ve bunların birbiriyle olan etkileşimlerinde, insanlar arasındaki dostça kurulmuş ilişkilerde gizli.
    Belki de hayatın sırrı ve ruhun evrenle dansı...
    Isveç'teki Biyomüzikoloji Enstitüsü'nden Prof. Bjorn Merkur, müzik konusunda şunları söyler:
    "Müzik, bu âlemdeki canlıların ve cansızların yaşama ve üreme şanslarını artırıcı değerli bir özelliktir.
    Ayrıca yer yüzündeki hayati ve dengeyi mümkün kılan nizam ve ahengin seslendirilmesidir.
    Pek çok canlı, farkli aileleri ve grupları seslerinden ayırt edebilirler. Üreme mevsiminde her iki cinsin birbirini bulmaları kolaylastırılır.. Hattâ birlikte koro hâlinde sesler çikararak kendilerinin bilinmesini saglarlar. Bilhassa kuş ve memelilerdeki müzik kabiliyeti biyolojik açıdan fertler arasinda bir üreme avantaji saglar.
    Bu tabiatin içinden bir parça olmakla beraber birçok bakımdan hususî farklılıklarla donatılmış insan ruhunda da müzigin bir yeri vardir."
    Müzik, beynin mezolimbik bölgesindeki merkezleri uyararak, endorfin, oksitosin ve enkefalin gibi nöro-transmitterlerin salgılanmasını tetikler.
    Açıkça görülmektedir ki, yaratılıştan beynimize, uyumlu ve ritmik seslere cevap veren bağlantılar konmuştur.
    insanlar müzik kulağına ve güzel sese sahip olmasa da, seslerin ahenkli şekilde söylenmesine karşı duyarlıdır. Müziğin moleküler seviyede nasıl bir mekanizmayla tedavi edici tesirlere sahip olduğu günümüzde yeni yeni anlaşılmaktadır.
    Yapılan birçok araştırmada, sakinleştirici melodilerin endişe ve korkuları gidermeye, tansiyonu düşürmeye ve kalb atış ritmini yavaşlatmaya vesile olduğu anlaşılmıştır.
    Bilimsel olarak Müziğin; stres hormonu kortizolün sentezini yaklaşık % 25 azaltmaya, vücudun tabiî kas gevşeticileri endorfinlerin salgılanmasını artırmaya, ameliyat sonrası sancıları hafifletmeye, böylece sakinleştirici ve ağrı kesici ilâçlara olan ihtiyacı azaltmaya, ameliyatlı hastaların daha hızlı ve hafif ağrılı bir şekilde iyileşmelerine, soğuk algınlığını önlemeye, bağışıklık sisteminin savaşçı maddeleri imiglobin A’nın % 14’e çıkmasına ve ilâç almadan doğumu kolaylaştırmaya vesile olduğu bilinmektedir. Müziğin ayrıca, yoğun bakımdaki prematüre bebeklerin gelişmesine, çocukların beyinlerinin nöral (sinirsel) bağlantılarının uyarılmasına ve çevreye olan hassasiyetlerinin artmasına, hafızalarının güçlenmesine, tansiyonlarının 5 birim kadar düşmesine, kalb atış ritimlerinin azalmasına, kardiyak (kalbe ait) kan çıkışının düzeltilmesine, kas gerilmesini gevşetmeye, ilâç kullanılmadan ağrı ve rahatsızlıkların azaltılmasına vesile olduğuna dair bazı tespitler vardır.
    Sufi Inayat Khan'ın diliyle ;
    "Gerçek müziğin farkına varan ve onun arkasındaki sırrı çözebilenler bütün evrenle aynı frekansta titreşir ve her şeyle anlaşıp konuşabilir.
    Çünkü müzik evrenin ortak dilidir"
    1 ...