ibrahim sadri

entry88 galeri video2
    22.
  1. zannımca son derece başarısız bir şair.
    hadi bakalım 2 ayrı yazarımızın aynı kavramı (hapishane) işleyen iki şiirine bir göz atalım.
    ilk şiirimiz ibrahim sadri den geliyor; aldırma reis...

    Sen içerdeyken ben
    Sinemalara gittim
    Bütün filmlerini seyrettim
    O sevdiğimiz artistin

    evet, burda görüyoruz ki ortada bir ben bir de sen var. biri hapiste diğeri de geziyor. ikisinin ortak sevdiği bir artist var (bkz: ne romantik)

    Sen içerdeyken ben
    Vita kutularında çiçek yetiştirdim
    Sokakta top oynadım çocuklarla
    Ayakkabılarımı eskittim
    Güneşe karşı durdum sabahları
    Geceleri bir başıma yıldızları bekledim
    Annenin gönlüne su serptim
    Aldırma dedim aldırma
    Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için
    Bir ada rüzgarı gibi
    Sürtünerek geç hayata
    Bir sarmaşık gibi tutun
    Ve değer ver hatıralara
    Aldırma dedim
    Sen annesin, aldırma

    bu bölümde arkadaşımız nostalji ile (bkz: vita) ilgi toplamaya çalışmış. (neden vita? vita da terem yağ, bizim yağ gibi bir marka) top oynamış, oynarken ayakkabısı yırtılmış, güneşlenmiş, içerideki arkadaşımızın annesine boşver demiş ne olcak annesin sen. çok güzel bravo. hapishane zaten çok güzel bir yer, arkadaş anne mutlu mesut dışarıda top oynayalım. devam.. (bkz: zaga gibi oldu lan)

    Kiramı ödedim pijamalarımı giydim
    Haber bültenlerini izledim
    Gazetelerden kupon kestim
    Sen içerdeyken ben
    Sigara içtim, öksürdüm
    Otobüse bindim
    Fotoğraflarımıza baktım
    Acıyan yanlarımı körelttim
    Deniz kıyısında yürüdüm
    Manavdan soğan aldım
    Yeni çıkan şarkıları dinledim
    Kafeste beslediğimiz kuşu saldım
    Islık çaldım
    Sen içerdeyken ben
    Hep uyandım, sayıkladım

    hmm kirasını ödemiş... haber izlemiş? arkadaşı içerideyken kupon kesmiş... evet çok güzel... peki iki erkek neden beraber kuş besler ve neden kuşu salar? lütfen bana homofobik ya da duygusuz damgası vermeyin hemen. sadece düşünelim.
    bu arada ibrahim bey de soğan alsın, ıslık çalsın...

    bakıyorum da diğer kısımlar çok da gizemli olmayan rutin olaylarla devam ediyor o yüzden özetle..

    Mutfakta oyalandım
    Kanepede yattım

    Hayat bir gemi
    Yürüt onu göreyim seni

    Sen içerdeyken ben
    Vitrinlerin önünden geçtim
    Minibüs duraklarında bekledim

    işte burada ulan (?) işte burada
    Böyle burada
    Ve hiç unutmadan
    Sen içerdeyken ben
    Gülen resmimi yaptırdım
    Sokaktaki ressama
    Her zaman yaptığım gibi
    Buzdolabını ayağımla kapadım

    Parkların banklarına adını kazıdım (bir erkek neden bir erkeğin ismini banka kazır?)
    Adını, adımın yanına yazdım
    Hiç unutmadım, utanmadım
    Korkmadım

    şiirimiz özetle böyle. arkadaşımızın çok sevdiği arkadaşı hapisteyken gezmiş evde, yatmış uyumuş, banyo yapmış, koltuk altını kaşımış. diğeri de orada çürümüş... yahu sen bu şiiri arkadaşını delirtmek için mi yazıyorsun yoksa ona destek mi olmak istiyorsun? eleştirim şu yönde olucaktır ki, şairlik inanılmaz ciddi bir iştir kanaatimce. mükemmel bir türkçe kullanımının yanı sıra, bir hayalgücü, irdeleme ve bütün bunları koordine edebilme becerisi lazımdır. aslında her şeyden önce yazacağınız duyguyu yaşamış olmanız ve o kavram üzerine beyniniz terleyinceye kadar düşünmüş olmanız gerekir ki o şiir bir şeye benzesin. yoksa şiir yazmak yasak değil, ama sayın sadri nin bu derece popüler olması benim için üzücü bir durum.
    gelelim diğer şairimize. sadece şiiri yazıyor (şairin adını bile yazmadan) ve aradan çekiliyorum. (bkz: oh be) .

    BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK iSTERiM

    Ben senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mi zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi, beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsunki içinde beni görebilesin
    Fedakârlığımı anlıyorsun:
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sende ölünce kavanozuma gelirsin.
    Ve orada beraber yaşarız
    külümün içinde külün
    ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacağız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak iki çiçek açacak:
    biri sen biri de ben.
    Ben daha olumlu düşünüyorum
    Ben daha bir çocuk doğuracağım
    Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım,
    ama çok, pek çok, ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde.
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
    içimden bir şey: belki diyor.
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük